Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüs’te lojmanda gerçekleşen düğünde çalışan bir kız çocuğu kampüse dışarıdan giren bir erkek tarafından silahla katledildi. Katil zanlısı daha sonra kendi hayatına son verdi. Öldürülen çalışanın 15 yaşında bir kız çocuğu olduğu iddia ediliyor.
Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüs’te akşam saatlerinde iddiaya göre kampüse dışarıdan giren bir erkek, Güney Kampüs’ün içindeki lojman bölgesinde gerçekleştirilen bir düğün sırasında çalışan genç bir kızı öldürdü. Katil, cinayetin ardından kendi yaşamına son verdi.
Görgü tanıklarının aktardığına göre düğünde görevli olarak çalışan 15 yaşındaki genç kız, 20 yaşındaki Ayberk Kurtuluş tarafından silahla katledildi. Zanlının 18 ayrı suç kaydı olduğu öğrenildi. Katil zanlısı, genç kızı öldürdükten sonra aynı silahla intihar etti.
İhbar üzerine olay yerine çok sayıda sağlık ve polis ekibi sevk edildi.
Boğaziçi Üniversitesi'nin konuya ilişkin yapılan açıklamada "Üniversitemizin Güney Kampüsü Kale Kapısı'nda sivil bir vatandaşın silahlı saldırı sonucu hayatını kaybettiği, daha sonra saldırıyı gerçekleştiren failin aynı silahla intihar ettiği bilgisini üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Savcılık tarafından yürütülen adli soruşturmayla ilgili Üniversitemiz gerekli iş birliğini yerine getirmektedir. Hayatını kaybeden vatandaşımıza Allah'tan rahmet, acılı ailesine ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Kamuoyunun bilgisine saygıyla sunarız." denildi.
Evrensel’in haberine göre, öğrenciler bu akşam 19.30'da Güney Meydan'da, katledilen Hilal Özdemir için eylem yapacaklar.
'KAMPÜSLER KADINLARIN RAHATÇA VAR OLABİLECEĞİ ALANLAR OLMALI'
Bu olayın yalnızca bir güvenlik zafiyeti ya da kayyumun ticari rant politikalarıyla açıklanamayacağını vurgulayan Boğaziçi Üniversite Öğrenci Temsilciliği Kurulu, "Aynı zamanda ülkemizde kadınlar ve kız çocuklarının her gün karşı karşıya kaldığı erkek şiddetinin kampüste de var olduğunun acı bir göstergesidir. 15 yaşındaki bir kız çocuğu, güvenli alan olması gereken üniversitede, bir kutlama sırasında öldürüldü. Devletin, üniversitenin, güvenlik mekanizmalarının görmezden geldiği, koruyamadığı bir gerçek. Biz biliyoruz ki, kimsenin hayatı tesadüflere bırakılamaz. Kampüsler kadınların ve kız çocuklarının özgürce nefes alabileceği, dayanışmayla güçlenebileceği güvenli alanlar olmak zorundadır. Boğaziçi'nde ve tüm üniversitelerde kadınların yaşam hakkı, en temel öncelik olmalıdır” ifadelerini kullandı.
KAYYUM YÖNETİMİ ÇOCUK İŞÇİLİĞE VE GÜVENLİK İHLALLERİNE SESSİZ
“4857 sayılı İş Kanununun 69'uncu maddesinin birinci fıkrasına göre gece dönemine denk düşen 20.00-06.00 saatleri arasındaki işçi postalarında, 18 yaşını doldurmamış çocuk ve genç işçilerin çalıştırılmaları yasak. Bir kız çocuğu 15 yaşında neden çalışmak zorunda?” sorusunu soran ÖTK, “Kayyum yönetimi, yalnızca yasalara aykırı genç işçi çalıştırmakla kalmıyor; aynı zamanda, kampüs içerisindeki güvenliği sağlamakla yükümlü olduğu bir ortamda, özellikle kız çocuklarının ve genç kadınların güvenliğini temin edemeyen işletmelerle çalışıyor. Bu iş birliği, hem yasal hem etik açıdan ciddi bir ihlal oluşturmakta; kampüsü, öğrencilerin ve genç çalışanların güvenliğini ikinci plana atan bir alan haline getirmektedir... Gerekli güvenlik önemlerini almayan, kadın şiddeti ve çocuk işçiliğine karşı sessiz kalan Boğaziçi Üniversitesi kayyum yönetiminin bu konudaki açıklamalarını bekliyoruz” diyerek yönetimin açıklamasını yetersiz bulduğunu ifade etti.
'ÜNİVERSİTE ŞİRKET GİBİ YÖNETİLİYOR'
Hilal Özdemir'in çalıştığı bina Kennedy Lodge'dan da bahsedilen açıklamada “Kennedy Lodge, uzun yıllardır Boğaziçi Üniversitesi mezunlarının düğünlerine ev sahipliği yapıyordu. Bu gelenek, yalnızca bir düğün organizasyonu değil; aynı zamanda mezunların kampüsle bağlarını sürdürdüğü, aidiyet duygusunu pekiştirdiği bir semboldü. Ancak kayyumluk döneminde bu gelenek değiştirildi ve bina, yalnızca mezunlara değil, ücreti karşılandığı sürece herkesin kullanımına açıldı ve kayyumun elinde kiralık bir ticari salona dönüştürüldü. İlk bakışta bu karar, 'kampüs mekânlarının daha geniş kitlelerce kullanılabilmesi' gibi masum bir gerekçeyle savunulabilir. Ancak bu, yalnızca bir düğün mekânının kime açılacağı meselesi değil, çok daha derin bir sorunun göstergesi: Kayyumun üniversiteyi kendi malı gibi görmesi, kampüsün kapısını parası olan herkese açması, üniversiteyi öğrencileri değil para hırsını düşünerek yönetmesi. Kayyum yönetiminin attığı bu adım, üniversiteyi bir 'kamusal eğitim ve araştırma alanı' olmaktan çıkarıp ticari bir işletme gibi yönetmenin örneğidir. Boğaziçi'nin özerk ruhuna saldırı tam da burada yatıyor. Üniversite, öğrencilerin, akademisyenlerin ve mezunların ortak yaşam alanıyken; kayyum eliyle bir şirket gibi işletiliyor" dendi.
BOĞAZİÇİ EMEK GENÇLİĞİ: MÜCADELEYİ BÜYÜTECEĞİZ
Boğaziçi Üniversitesi Emek Gençliği yaptığı açıklamada "AKP iktidarının aile yılı politikalarının bir sonucu olarak 15 yaşında bir kız çocuğu çalışırken öldürülüyor ve failin bundan önce 18 ayrı suç kaydı olduğu ortaya çıkıyor. Bugün Türkiye kadınlar ve çocuklar için her dakika daha tehlikeli bir ülke haline gelirken bu katillerin sorumlularının yalnızca failler olmadığını çok iyi biliyoruz. Başta cezasızlık politikaları olmak üzere katilleri, failleri meşrulaştıran her bir söylem her bir kanun bu cinayetlerin bir o kadar ortağıdır. Bizleri itmeye çalıştığınız bu karanlık düzenin karşısında gücümüz birliğimizdir. Her bir kadının ve çocuğun hesabı sorulana kadar mücadeleyi büyüteceğiz!" ifadelerini kullandı.
EĞİTİM SEN: KAYYIM YÖNETİMİNİN SONUCU
Cinayetin kayyım yönetiminin bir sonucu olduğunu belirten Eğitim Sen, "Kayyum yönetimlerin ve liyakatsiz atamaların hüküm sürdüğü yerde saldırganlar üniversiteye girecek, kadın cinayetleri ve işçi cinayetleri işlenecek, bunu ise hayatın olağan akışı gibi sunacaklardır. Boğaziçi Üniversitesi’nin kültürünü, akademik özgürlüğünü ve bilimsel üretimini hedef alan kayyum politikaları; bugün yaşanan cinayetlerin de zemininin hazırlanmasına neden olmuştur. Eğitim Sen Boğaziçi Üniversitesi İşyeri Temsilciliği olarak bir kez daha söylüyoruz: Bilimin ve özgürlüğün olmadığı yerde şiddet kaçınılmazdır." ifadelerine yer verdi.
İSTANBUL BAROSU YÖNETİM KURULU ÜYESİ YELDA KOÇAK: GÜVENLİK BAHANESİYLE ÖĞRENCİYE KAMPÜSÜ DAR EDEN KAYYUM KATİLİN KAMPÜSE GİRİŞİNİ ENGELLEMEDİ
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi ve Kadın Hakları Merkezi Koordinatörü Yelda Koçak, "15 yaşındaki bir kız çocuğu, kayyum yönetiminin düğün salonuna çevirdiği kampüste çocuk işçi olarak çalışırken öldürüldü. Katilin 18 suç kaydı varmış, güvenlik bahanesiyle öğrenciye kampüsü dar eden kayyum düzeni onu engellemedi! Bu cinayet; çocuk işçiliğin kamu kurumlarının içinde bile nasıl denetimsizlikle sürdüğünü, kadınların ve çocukların yaşam hakkının bir kez daha hiçe sayıldığını, Boğaziçi gibi bir üniversitenin kayyumun elinde nasıl ticarethaneye çevrilip, ne hallere düşürüldüğünü vuruyor yüzümüze!" diye tepki gösterdi.