CHP’nin İçindeki Kayyım: Gürsel Tekin Vakası

“Çapo gibi kapı kapı gezmek” diye bir tabir vardır. Çapo, Gürsel Tekin’in değil, Barış Yarkadaş’ın memleketinden. Evi barkı yoktur sanki; sürekli kapı kapı dolaşır. Bu yüzden halk, avare gezenler için “Çapo gibi” der.

Barış Yarkadaş’ın kanal kanal gezip en son TGRT’ye konması bu benzetmeyi fazlasıyla hak ediyor

Bir gazeteci de boşuna “karıştır barıştır” demedi onun için. Bu laf öylesine değil. 12 Eylül sonrasının cezaevlerinde kullanılan bir taktiğin adı.

Devlet, sağcıyı solcuyla, 'ülkücü'yü devrimciyle aynı koğuşa koyardı. Kavga çıksın, kan aksın, direniş kırılsın isterdi. Sonra da “barışçı arabulucu” rolüne soyunurdu. İşte “karıştır barıştır” buydu.

Bugün de aynı yöntem siyasetin farklı biçimlerinde karşımıza bir komedi olarak çıkıyor. Bir sandalyede tetikçi/sağcı cem küçük bir sandalyede "solcu" barış, karıştır barıştır tiyatrosunu sergiliyorlar. Artık çok meşhurdur kendisi ne de olsa köyün çeşmesine, cami duvarına işemeye devam ediyor. Gün geçtikçe ünü artıyor.

Ama asıl mesele Kapo’luk.

Emekli öğretmen, öykü yazarı Mustafa Zariç’in sosyal medyada paylaştığı şu sözleri çarpıcı:

“Hükümetin CHP’ye yönelik baskıları ve seçilmişlerin görevden alınması sonucunda, CHP içinden çıkan Gürsel Tekin bu kayyımlık işini gönüllü üstlenmiş ve Kapo’luk görevini layıkıyla yapmaktadır.”

Kapo’lar Nazi kamplarında Yahudilerin içinden seçilen işbirlikçilerdi. Kendi halkını kontrol eden, kaçışı engelleyen, SS subaylarının emrinde çalışan mahkûmlar. Yani sistemin en acımasız işbirlikçileri.

Ülkenin geleceği söz konusuyken partinin enerjisini iktidara değil de kişisel ikballere, hırslara, egolara harcanması büyük bir ayıp ve kayıp; bugün Gürsel Tekin’in yıllarca önemli görevler üstlenmiş bir siyasetçiden aparata dönüşmesi de bu tablonun en acı ve utanç verici göstergesidir.

“Tekin” olmayan bir yol bu.

Ve sadece Tekin’in hikâyesi de değil. M. Ali Çelebi, Çerçioğlu, Yarkadaş, Tekin… İsimler değişiyor ama figür aynı kalıyor.

Siyaset, kirli işbirlikçilerini hep üretmeye devam ediyor.

Saray rejimi, CHP İstanbul örgütüne kayyım atayarak seçme-seçilme hakkını gasp etmiş, muhalefeti bölmeyi ve demokrasinin son kırıntılarını yok etmeyi hedeflemiştir.

Ama halkın öfkesini dindiremeyen, aksine büyüten de bu tür hamleler olmuştur.1 9 Mart’tan bugüne... Demokrasi mücadelesinin ortak direnişle süreceğine olan inancı kırmak bir yana, daha da pekiştirdiği ortada değil mi?

KARS’TA CHP KONGRESİ: ÜYEYE GÜVEN Mİ, DAYATMA MI?

Parti Genel Merkezi, hukukçulara göre “üstüne vazife olmayan mahkemelerin” kayyım kararı ve olası “mutlak butlan” ihtimaliyle uğraşırken, taşrada farklı bir tablo ortaya çıkıyor.

CHP’nin Kars’taki kongre sürecinde tam anlamıyla bir bilinmezlik hâkim. Herkes “bir bilen”, herkes “devrimci”, herkes en iyi CHP’li. Bu keşmekeş içinde ise birbirine taban tabana zıt iki tutum netleşiyor.

Sandık ve şeffaflık isteyenler:

Susuz İlçe Başkanı Savaş Zariç, sandığı üyelerin önüne koyarak katılımcılığı savunuyor. “Söz üyelerindir” diyerek partililere güvenini ilan ediyor.

Listeyle kapatma isteyenler:

Kars Merkez İlçe ise tam tersi bir yol izliyor. Seçim yapılmadan, tepeden belirlenen bir listeyle delege süreci kapatılıyor. Bu durum hem üyelere güvensizlik hem de en çok üyeye sahip Merkez İlçede il yönetimini “ele geçirme ya da kaptırmama” hesabı olarak değerlendiriliyor.

Bugün parti, enerjisini iç kavgalar yerine iktidara yöneltmeliyken, taşrada ne yazık ki kişisel ikbal mücadeleleri gündemi belirliyor.

Selim’de Belediye Başkanı Barış Koç, kamu görevi gereği tarafsız kalacağını ve hiçbir listeye müdahil olmayacağını açıkladı. Sürecin birlik ve hoşgörü içinde geçeceğini vurgulasa da delege seçimleri konusunda somut bir tavır ortaya koymadı.

Diğer ilçelerde ise çoğunlukla tek aday olduğu için delege seçimi formaliteye dönüşüyor. Birden çok adayın yarışacağı yerlerde nasıl bir yöntem izleneceği ise hâlâ belirsiz. Son tahlilde ortaya çıkan tablo açık: ya üyeye güven ya da dayatmayı sürdür. Burada belirleyici olacak olan Merkez İlçenin tavrı ise demokrasiden hayli uzaklarda olduğu görünüyor.

CHP Kars Kongresi için akla gelen bazı sorular:

Sandığın gücü mü, listenin dayatması mı?

Demokratik tercih mi, zoraki yönlendirme mi?

Üyenin iradesi mi, üstten müdahale mi?

Sandık mı, sopa mı?

İrade mi, emir-komuta zinciri mi?

Demokrasi mi, dayatma tiyatrosu mu?

Üye mi seçer, listeler mi iner?

Sandık kuruldu, karar çoktan verildi mi?

{ "vars": { "account": "G-Z64XNY337Y" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }