Kitap

Hafızadan mücadeleye: 'İzler: Fırtınalı Yıllardan Anılar'

Gazetemiz Yazarı Mehmet Zengül, Mustafa Yıldırımtürk’ün KOR Yayınlarından çıkan “İzler” kitabını yazdı.

Gazetemizin köşe yazarı Mehmet Zengül, devrimci hareketin hafızasında önemli bir yere sahip olan Mustafa Yıldırımtürk’ün KOR Kitap etiketiyle yayımlanan “İzler” adlı eserini kaleme aldı.

“İzler”, yalnızca geçmişi anlatan bir anı kitabı değil; mücadele tarihinin bugüne uzanan damarlarını da görünür kılan, güçlü bir tanıklık metni. Ne nostaljik bir duygusallığa yaslanıyor ne de kuru bir hatıra dökümüne… Yaşanan dönemin iç sesini bugünün direnişleriyle buluşturan bir hafıza çalışması.

Mehmet Zengül’ün Evrensel’de yayımlanan yazısının bir bölümü şöyle:

Devrimci hareketin hafızasında önemli bir yeri olan Mustafa Yıldırımtürk, 'İzler' adlı kitabında geçmişi bugünün mücadeleleriyle buluşturuyor. Ne nostaljiye yaslanan bir duygusallık ne de kuru bir hatıra dökümü… Yaşanmış bir dönemin iç sesini bugüne uzatan güçlü bir tanıklık.

CUNTADAN BUGÜNE DEĞİŞMEYEN GÖLGE

Mustafa Yıldırımtürk denince akla iki şey gelir: Halkın Kurtuluşu Gazetesi Yazı İşleri Sorumlusu olduğu için “verilen” 150 yılı aşkın hapis cezası ve 1988’deki ünlü Metris Firarı. “155 yıl hapis mi olur” diyenlere aynı gazeteden Veli Yılmaz’a kesilen 750 yıllık cezayı hatırlatmak yeter.

Bugün ise İBB Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu hakkında 849 yıldan 2 bin 430 yıla kadar hapis cezası istenebilen bir ülkede yaşıyoruz. Cuntanın gölgesi biçim değiştirerek de olsa üzerimizden hiç eksilmiyor.

"GEÇMİŞİ BİLMEYEN BUGÜNÜ ANLAYAMAZ"

Kasım ayında Kor Kitap etiketiyle yayımlanan 'İzler', yalnızca bir anı kitabı değil. Yıldırımtürk’e göre geçmiş, bugünü ve yarını anlamanın en temel rehberi: “Bugünün gençleri geçmişi anlamazsa, kendi dönemlerini de doğru değerlendiremez.”

Hafızasını bir iç dökme alanı olarak değil; genç devrimcilere, sosyalistlere ve emekçilere geçmişin 'izleri' üzerinden bugüne açılan bir aktarım hattı olarak kuruyor.

68’DEN 78’E UZANAN DEVRİMCİ ÇİZGİ

Yıldırımtürk kardeşler —Yavuz (Denizlerin arkadaşı) ve Metin (Nurhak’ta Sinan Cemgil’in yoldaşı)— devrimci hareketin halkla en yoğun temas kurduğu o fırtınalı yılların içinden geçtiler.

Mustafa Yıldırımtürk, Halkın Kurtuluşu hareketinin kuruluş sürecine tanıklık etti; Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın son dönemlerini yakından gördü. Defalarca gözaltına alındı, on iki yılı aşkın süre cezaevlerinde kaldı.

1988’de ise Türkiye cezaevi tarihinin en önemli kolektif eylemlerinden biri olan Metris Firarı’nın parçasıydı.

'İzler', bütün bu birikimi geçmişe dönük bir hatırlama çalışması olarak değil, bugünü kavramaya yarayan bir deneyim toplamı olarak örgütlüyor.

KARS’TA KESİŞEN YOLLAR

Kitabı okurken kendi hikayemle kesişen noktaları görmemek mümkün değildi. Benim devrimci hikayem de Kars’ta başladı. Küçücük ilçemizde üç gençlik derneği ve bir Töb-Der şubesi vardı. Başlangıçta, boynumda 'üç hilal' kolyesi ve yakamda rozetle dolaşan şekilci bir ülkücüyken, Kars’ın devrimci ortamıyla birlikte sorgulamaya başladım.

Halkın Kurtuluşu sempatizanı olarak katıldığım ilk korsan gösteri, Nurhakların Azerisi Metin Yıldırımtürk’ün ölüm haberiyle yapılan yürüyüştü. O eylemde —belki bir tesadüf, belki de geçmişimle arama çektiğim çizginin bilinçli bir ifadesi olarak— pankartı tutan iki kişiden biriydim. Gösterinin Halkın Kurtuluşu gazetesinde yayımlanması ise benim için geri dönüşü olmayan bir yolun başlangıcıdır adeta.

Bu yüzden Yıldırımtürk’ün satırlarıyla kurduğum bağ hem tarihsel hem kişisel.

Yıldırımtürk’ün dili sade, doğrudan ve içten. Ne süslü bir edebiyat peşinde ne de nostaljinin bulanık sularında. Bir dönemin devrimci ruhunu bugünün gerçekliğiyle buluşturmaya çalışıyor. Kişisel hatıralardan toplumsal belleğe uzanırken dönemi putlaştırmıyor; bugünün mücadelesine dokunarak konuşuyor.

BELLEĞİN DOĞAL ÇATLAKLARI: KÜÇÜK NOTLAR

Anı aktarmacılığı kişisel ve öznel olsa da dönem hakkında verdiği bilgilerle tarihe birer not düşmesi açısından önemlidir.

Kitapta dikkatimi çeken birkaç küçük teknik hata var. Bunlar metnin değerini zedelemiyor; tam tersine belleğin doğallığını gösteriyor:

Kars’tan trenle ayrılış anlatılırken Susuz’dan at arabasıyla gara gidildiği yazıyor. O dönem için coğrafi olarak Selim daha olası

Kars’ta öldürülen devrimci Aslan Göncü’nün adı bir yerde “Aslan Yiğit” olarak geçiyor.

E Tipi Cezaevi bir yerde yanlışlıkla F Tipi olarak yazılmış. Oysa F Tipi hapishaneler 19 Aralık 2000’deki “Hayata Dönüş” operasyonundan sonra açılan, tek ve üç kişilik hücrelerden oluşan “yüksek güvenlikli” yapılar.

Bugün bunlara eklenen “kuyu tipi” cezaevlerinde süren ölüm oruçları ise devletin katı tutumunun yeni ölümler üretmeye ne kadar açık olduğunu hatırlatıyor.

İzler, sadece geçmişe bakan bir anlatı değil; bugünün mücadelesine tutulmuş bir ışık.

Yazının tamamı burada.

{ "vars": { "account": "G-Z64XNY337Y" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }