Benim ilçemin kaderi bu mu olacaktı?
Bir zamanlar Türkiye’nin en önemli 21 okulundan birinin bulunduğu, Köy Enstitüleri’nin ışığını Anadolu’ya yayan Cilavuz… Bugünün Susuz’u. Bu topraklar bir zamanlar eğitimde devrim yapmıştı; bugün ise devletin geriye çekildiği, kurumların kapısına bir bir kilit vurulan bir sessizliğe mahkûm ediliyor.
Köy Enstitüleri kapatılırken “ilerleme” denildi. Öğretmen okulları liselere çevrildi, eğitim fakülteleriyle sözde kalite artırıldı. Oysa 4+4+4 ile zorunlu eğitim kâğıt üzerinde 12 yıl oldu ama gerçekte dört yılın bile gerisine düştü. Köy okulları kilitlendi, eğitimin köküne kibrit suyu döküldü. Toplumun cahil bırakılmasının yolu böyle böyle döşendi.
Susuz’un çöküşü de aynı yöntemle adım adım ilerledi. Önce adliye kapatıldı. Şimdi de Malmüdürlüğüne kilit vuruluyor. Bu, bir kurumun kapanması değil; bir ilçenin nefes borusunun kesilmesidir. Susuz, adı gibi susuz bırakılıyor; çoraklaştırılıyor.
Üstelik ilçenin ortak emek ve heyecanla kurulan Susuz Meslek Yüksekokulu yıllardır derslerini Susuz’da değil, Kars merkezde yürütüyor. Cilavuz’un koca yerleşkesi Kafkas Üniversitesi’ne devredilse, hem mevcut yıkım durdurulacak hem de ilçenin tarihî eğitim misyonu yeniden canlanacaktı. Ama tam tersine, Susuz adeta cezalandırılıyor. Bu gidişin mantığı, izahı, akılla açıklanabilir yanı yok.
Devletin kurumları ilçeden çekildikçe, göç yolları açılıyor. Köyden kente göç yeni değil; ama bugün o yol duble yol gibi: açık, hızlı, durmaksızın işliyor. AKP iktidarının politikaları küçük ilçeleri adım adım köye dönüştürüyor. Hizmet uzaklaştıkça, sorunlar büyüyor; insanlar göç etmek dışında seçenek bulamıyor.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın mal müdürlüklerini kapatma kararı, bu sürecin son halkası. “Verimlilik” adı altında pazarlanan karar, kırsal kesim için daha çok yol, daha fazla masraf ve ciddi zaman kaybı demek. Tabelalar indirilecek; vatandaş en basit işlem için il merkezine gönderilecek. Sadeleşme değil bu—vatandaşın hizmetten koparılmasıdır.
Taşradaki memur için de tablo belirsiz: tayin mi çıkacak, görev mi değişecek, servisler kapanacak mı, Gelir Servisi personeli ne olacak? Her şey sisli. Buna “planlı reform” demek ancak bürokratik masalların konusu olabilir.
Bedeli kim ödeyecek?
Elbette yine en zayıflar: ulaşım sorunu yaşayan kırsal kesim, aile düzeni altüst olacak kamu emekçileri, hizmete ulaşmak için cebinden daha fazlasını harcamak zorunda kalacak vatandaş… Devletin vatandaşa en yakın yüzü geri çekilirken hizmet büyümüyor; yalnızca uzaklaşıyor. Her uzaklaşan kamu hizmeti ise yeni bir göç hikâyesinin başlangıcı oluyor.
Hizmet merkezileştikçe taşra kurur. Cilavuz’un eğitimden doğan ışığı nasıl söndürüldüyse, şimdi de kamu hizmetinin son kırıntıları teker teker çekiliyor.
PTT'nin de sırada olduğu rivayeti ortada dolaşıyor.
Böyle giderse Susuz’un tek çıkışı yine göç yolları olacak.
Ve bu da kader değil.
Bu, bilinçli bir tercihin sonucudur.