Bugün 23 Nisan… Yüz binlerce çocuk atölyelerde, iş yerlerinde ter dökerek, köşe başlarında mendil satarak hatta dilendirilerek bugünü karşıladı.

Ahmet, Veysi ve Ali o çocuklardan sadece üçü. Onlarla İstanbul’da bulunan bir oto sanayi sitesinde konuşuyoruz. Patronlarından izinsiz konuşmaya dahi hakları olmayan, ellerinden dahi utanan işçi çocuklar anlattı.

Evrensel’den Eylem Nazlıer’in haberine göre, daha 13’ünde Ahmet. 7. sınıfa gidiyor. Hem okuyor hem çalışıyor. Sabah 7.30’da okula gidiyor. Okul bittiğinde soluğu sanayide alıyor. İş olunca sanayiden çıkması akşam 10-11’i buluyor. Cumartesi de 8.30’da işbaşı yapıyor. Pazar günleri de arada sırada iş olunca patronu çağırıyormuş. Üç kardeş olduklarını, yaşadıkları evin kira olduğunu söyleyen Ahmet, babasının da inşaat işçisi olduğunu dile getiriyor.

“Arkadaşlarınla oyun oynuyor musun?​” sorusuna, “Abla zamanım olmuyor. Akşam 10’da evde oluyorum, biraz telefonla oynuyorum. Sonra yorgunluktan uyuyorum” cevabını veriyor.

“Peki derslerin nasıl?​” sorusuna ise “Derslerim kötü, aklım almıyor” diyor, haftanın 6 günü sanayide çalışmak zorunda bırakılan Ahmet… Hayallerini sorduğumda bir hayalinin olmadığını söylüyor, motosiklet almak için para biriktirdiğini de anlatıyor. Haftalık bin TL aldığını dile getiren Ahmet, sabah uyanmanın zor olduğunu çünkü akşam geç saatlere kadar sanayide çalıştığını söylüyor. Ahmet, hiç tatile gitmediğini, sadece iki sene önce İstanbul’da denize girdiğini anlatıyor.

"SABAH UYANMAK ZOR ABLA"

Ahmet, çekindiği için pek konuşmuyor, başka bir dükkandan arkadaşı Veysi geliyor. Veysi ise 14 yaşında, 2021’de Ağrı’dan İstanbul’a gelmişler. 8. sınıfı yarıda bırakan Ahmet okulu bırakma sürecini ise şöyle anlatıyor: “Pandemide çok zorlanıyordum. O zaman köydeydim, internet çekmiyordu, annemin internetinden EBA’ya giriyordum. Çok geri kaldım, sonra İstanbul’a geldik, bir türlü okula alışamadım.”

Hemen hemen bir yıldır sanayide çalışıyor. Sabah 7.30’da uyanmanın zor olduğunu anlatan Veysi, “Patronun evi bize yakın, yol üstünden beni de alıyor. Bazen telefonu baş ucuma koyuyorum, usta arıyor ‘Hazırlan in aşağıya’ diyor. Bazen ‘tamam’ diyorum, 2-3 dakika gözümü kapatıyorum, uyuyakalmışım, sonra tekrar arıyor ustam, öyle kalkıyorum. Sabah uyanmak çok zor abla” diyor.

"BÜYÜYÜNCE DÜKKAN AÇARSAM, O ZAMAN TOP OYNARIM"

Haftalık bin 500 TL alan Veysi, “Bu işi öğrenmek istiyorum sonra böyle bir yer- dükkan açmak istiyorum. Çalışa çalışa, para toplaya toplaya dükkan açacağım. Büyüyünce dükkan açarsam, o zaman gezerim, top oynarım. Biraz para biriktirdim, aileme de destek oluyorum, kendi ihtiyaçlarımı karşılıyorum” diyor.

"YORGUNLUKTAN UYUYAKALIYORUM"

İşten çıkınca ne yapıyor Veysi, onu anlatıyor: “Eve gittiğimde elimi yüzümü yıkıyorum, direkt sofra kurulu oluyor. Yemeğimi yiyorum, kalkıyorum, banyo yapıyorum. Biraz televizyona, telefona bakıyorum sonra yorgunluktan uyuyorum.”

İş yerinde yemek, çay molası yok. Yemeklerini yedikleri gibi tekrar çalıştıklarını anlatıyor Veysi, “Çok yorucu abla ama biz alıştık. İnsan alıştıktan sonra zor gelmiyor, ilk geldiğim gün çok zordu, hep oturuyordum, ayağım ağrıyordu. Ustam kızıyordu” diyor.

Ramazanda bir kere çalışırken uyuyakaldığını söyleyen Veysi, “Usta arabaya koydu ‘frene basmamı’ istedi. Arabanın içinde öyle uyuyakalmışım. Arada böyle uyuyakaldığım zamanlar oluyor” diyor gülerek…

"KIŞIN ÇALIŞMAYI SEVİYORUM, BİRAZ OTURABİLİYORUZ"

Kışın çalışmayı sevdiğini anlatan Veysi nedenini ise şöyle açıklıyor: “Kışın soğuk oluyor burası, yazın da çok sıcak. Kışın ayrı bir dert, yazın ayrı bir dert. Ama ben kışın çalışmayı daha çok seviyorum, en azından ısınmaya gidip biraz oturabiliyoruz.”

"DENİZE GİRMEDİM"

Sanayi içinde çok fazla parça almak için aşağı-yukarı gittiğini söyleyen Veysi, bunun için scooter almayı çok istediğini anlatıyor. Veysi, hiç denize girmediğini, sadece yaz tatilinde memlekete gittiğini söylüyor.

"BAYRAMDAN BAYRAMA ÜST BAŞ ALIYORUZ"

En son ne zaman kıyafet aldıklarına ilişkin soruma Ahmet ve Veysi de aynı cevabı veriyor: Bayramdan bayrama…

Nasıl bir dünya hayal ediyorsunuz dediğimde ise Veysi “Her şeyin ucuz olduğu, çocukların istediklerini alabildiği bir dünya” cevabını veriyor.

13-14 SAAT ÇALIŞMA!

Veysi, sohbetin sonunda “Ustamı da çağırayım, o da konuşsun” diyor. Veysi’nin ustam dediği kişi daha 15’inde Ali. 4 senedir sanayide çalışan Ali, 9. sınıfa kadar okumuş. “Hem aileme destek olmak için hem de kendim için çalışıyorum” diyerek sözlerine başlayan Ali şunları söylüyor: “Haftada 6 gün çalışıyorum.  Aylık 10 bin oluyor, sigorta yok. Sabah 8’de geliyoruz, akşam 9-10’u buluyor işten çıkmamız.”

-Peki, sabah uyanmak zorluyor mu seni?

Veysi cevaplıyor: “Çok zorlanıyorum abla. Patronun az önce telefonda söylediği küfrü duydun ya abla her sabah bu küfürleri işitiyorum. ‘Ağabey biraz daha uyuyayım’ diyorum, izin vermiyor. Mesai parası da vermiyorlar. Bari mesai parası verse, biz akşama kadar da kalırız. Vermeyince insanın da işten hevesi kaçıyor abla.

"FUTBOLCU OLMAK İSTİYORUM"

Hayallerini anlatıyor Ali: “Tek hayalim futbolcu olmak. Futbolda başarılıyım. Böyle giderse zaten sanayiyi bırakacağım, biraz futbola yoğunlaşacağım. Yani olmasa da hayallerin peşinde sanayide güzel bir dükkan açmak istiyorum. Böyle bir yer açarsam elemanlara da düzgün davranacağım, yani küfür etmeyeceğim.”

"BİZİM BURADA DEĞİL, OKULDA OLMAMIZ LAZIMDI"

Sonrasında şöyle bir diyalog geçiyor Ali’yle aramızda:

- En son ne zaman tatile çıktın?

-Bayramda, Eminönü’ye gittim.

- Şehir dışına çıktın mı?

-Hiç gitmedim, sadece İstanbul’da denize girdim. Ama Almanya, Fransa’ya gitmek istiyorum. Bu ekonomide de zor ama. Hayal işte benimki… Herkes gelmiş bize ‘Yok gençsiniz, para biriktirin’ diyor. Abla olmuyor, biz karnımızı zor doyuruyoruz. Şimdi sen bizim büyüğümüzsün. Senin zamanınla şimdiki zaman bir değil. Bizim burada olmamız lazımdı, şu an okulda okumamız lazımdı. Öyle gerekiyordu. Para yoktu, okula yetmiyordu, bir şey oluyordu, ailem karşılayamıyordu. Ben de bıraktım.

- Futbolcu olmak istiyorum dedin, bunun için ne yapıyorsun?

- Spor kulübüne gidiyorum, sağ olsun patronlarım izin veriyorlar kulübe gitmeme. Haftada iki gün gidiyorum, hafta içi akşamları da bazen antrenmana gidiyorum.

"DİĞER ÇOCUKLAR GİBİ GEZMEK, TOP OYNAMAK İSTERDİM"

-Nasıl bir hayat isterdin?

-Diğer çocuklar gibi gezmek, top oynamak isterdim ama şimdi elimiz yağlı, simsiyah.  Arkadaşlarımın yanına gidiyorum. Bir taraftan da utanıyorum. Bir onların eline bakıyorum bir kendi elime bakıyorum. Benim onlardan ne farkım var diyorum.

-Peki evde kendine ait bir odan var mı?

-Biz üç kardeşiz, kardeşlerimle aynı odada kalıyorum.

-Bilgisayarım var mı?

-Yok, bilgisayarım, almak istedim ama çok pahalı, telefonla işimi hallediyorum.

-Baban çalışıyor mu?

-Babam inşaatta çalışıyor.

-İşin zor mu?

-Çok yoruluyoruz. Yatağa girince bacağımdaki ağrıları hissediyorum. O ağrılarla uyumaya çalışıyorum, bazen o ağrılar uyutmuyor. Gece 2-3 defa uyanıyorum ağrıdan, su içmeye bile kalkamıyorum bacağımın ağrısından.

"EN ÇOK BİZİM HAKKIMIZ"

-Gelen müşteriler nasıl davranıyor?

- Bazı müşteriler var mesela küçümsüyorlar. Hem işçisin hem çocuksun ya aşağılıyorlar seni.

-Buraya çeşit çeşit lüks arabalar geliyor, özendiğin oluyor mu?

Zonguldak'ta ruhsatsız maden ocağında göçük: 1 işçi toprak altında kaldı Zonguldak'ta ruhsatsız maden ocağında göçük: 1 işçi toprak altında kaldı

-Adamların altlarında BMW, Porscheler… Üstlerindeki pantolonları, gömlekleri, ayakkabıları görmen lazım. Tabii insan kıskanıyor, ‘Belki bir gün biz de böyle giyiniriz’ diyoruz. Bizim onlardan ne farkımız var abla? 13-14 saat çalışıyoruz. Ben 11 yaşımdan beri çalışıyorum, en çok bizim hakkımız değil mi abla?

Editör: Selda Manduz