TELE 1 ekranlarında yayınlanan “Türkiye’nin Yönü” programı, bu hafta Kürt sorunu üzerine yapılan tartışmalarla gündeme geldi.
Programda, DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, gazeteci Yavuz Selim Demirağ ve siyaset bilimci Onur Alp Yılmaz arasında dikkat çekici diyaloglar yaşandı.
YAVUZ SELİM DEMİRAĞ: TÜRKİYE’DE SADECE KÜRT SORUNU YOK
Gazeteci Yavuz Selim Demirağ, programda yaptığı konuşmada Türkiye’nin temel probleminin sadece Kürt meselesi olmadığını savundu.
Demirağ, ülkede genel bir adalet ve hukuk sorunu yaşandığını ve demokratikleşme için bu alanlarda köklü reformların gerektiğini savundu.
GÜLİSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT: ÖCALAN SERBEST BIRAKILMALI
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Kürt sorununun çözümü için PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşülmesi gerektiğini söyledi.
Koçyiğit, “sürecin sağlıklı ilerlemesi” adına Öcalan’ın serbest bırakılmasının tartışmaya açılması gerektiğini dile getirdi.
ONUR ALP YILMAZ: TÜRKLERİN DE KAYGILARI DİKKATE ALINMALI
Siyaset bilimci ve BUPAR Araştırma Direktörü Onur Alp Yılmaz, tartışmaya farklı bir perspektiften yaklaştı. Yılmaz, Kürt sorununun yalnızca Kürtlerin beklentileri gözetilerek çözülemeyeceğini, Türklerin kaygılarının da dikkate alınması gerektiğini ifade etti.
Yılmaz şu ifadeleri kullandı:
“Demokratikleşme meselesini Türkiye’de Abdullah Öcalan yürütecekse, iktidarın şunu gözden kaçırmaması lazım. Eğer bu sorunu demokratik yollarla çözeceksek, sadece Kürtleri tatmin ederek çözemeyiz. Türklerin de kaygılarına karşılık vererek bu sorunu çözebiliriz. Ve burada Türklerin en temel kaygısı, bu sürecin Abdullah Öcalan’ın bir bileşeni olmaması gerektiğidir.”
STÜDYODA GERGİN ANLAR
Koçyiğit’in “Öcalan serbest bırakılmalı” çıkışı üzerine stüdyoda gergin anlar yaşandı. Programın izleyici kitlesi arasında da tartışmalar sosyal medyaya taşındı. Kimileri Koçyiğit’in açıklamalarını desteklerken, kimileri de Yılmaz’ın “Türklerin kaygıları” vurgusuna katıldığını belirtti.
DEM Parti Grup Başkan Vekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Demirağ ve Yılmaz'a bir kez daha geçmişte yaşanan Kürt sorunları üzerinden yanıt vererek şunları söyledi:
Biz DEM Parti olarak da Sayın Öcalan da Türk Kürt sorununu içeride iç dinamiklerle, hükümette, devlette ve Türkiye'deki siyasetle ve halklarla çözmek istiyoruz. Sanırım çok açık ve net.
Yıllarca bu ülkede Kürtlere çok ciddi bir şekilde istisna hukuku uygulandı ve herkes kafasını kuma gömdü. Niye? Çünkü kürde uygulanıyordu. Çünkü HDP uygulanıyordu. Çünkü DEM parti uygulanıyordu. Çok da mesele değildi. Hatta çok açık ve net söyleyeyim. Kayım atandığı zaman biz konuştuğumuzda, protesto ettiğimizde ya onlar da kesin bir şey yapmışlardır canım devletimizin de bir bildiği canım diyen yorumlar vardı. Siyasetçisinden tutalım gazetecisine kadar. Sonra günün sonunda gelip CHP belediyelerine iş yaslanınca ya bu kayım ne büyük zulümmüş, ne büyük haksızlıkmış, ne alakası varmış seçilmişi cezaevine göndermekle ne alakası var demokrasiyle" demeye başlandı. Demokrasi dediğimiz şey aynı zamanda ilkeli ve tutarlı olmayı da gerektiriyor. Zulme, zulüm kime karşı yapılırsa, haksızlık, hukuksuzluk kime karşı yapılırsa onun karşısında durmayı gerektiriyor. Dün böyle bugün böyle olmayı gerekti.
Bunu açık ve net söyleyeyim. İkincisi şimdi AYM kararları uygulanmıyor. Sayın Demirtaş içeride. Çok bir daha söylemek istiyorum ya. Sayın Demirtaş niye içeride?
Kürt sorunun çözümünü konuşuyorsak Sayın Öcalan'ın özgürlüğünü konuşmak zorundayız. Bu kadar açık ve net. Bunu böyle gizli saklı bir şey olarak da söylemiyoruz. Her yerde söyledik. Her yerde de söylemeye devam edeceğiz. O anlamıyla sistemin prangalarından kurtulması gerekiyor. Bu ülkedeki bu sistemin en temel prangası Kürt sorunudur.