"Uygarlıklar Beşiği" Mezopotamya, güneyde Basra Körfezi, kuzeyde Güneydoğu Toros Dağları, doğuda Zagros Dağları, batıda Suriye Çölü ve Arabistan Çölü ile çevrilidir.

Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki karlı dağlardan doğan ve Güneydoğu Toroslardaki kar ve yağmur sularıyla kabaran Dicle ve Fırat, Bağdat'da yakınlaşıp Kurne'de birleşerek Şattü'l Arap ismini alır ve Basra ovasına tüm bereketini katarak denize dökülür.

Mezopotamya kelimesi, yunanca ortasında veya arasında anlamına gelen “meso” ve nehir anlamına gelen “potamos” kelimelerinden oluşur ''iki nehir arası'' anlamına gelir. Mezopotamya'da yazın sıcaklıklar 50 dereceyi bulabilir. Kışın ise bunun tam tersine çok soğuktur. Bölgeye yılın 11 ayı yağmur yağmaz. Coğrafyayı iki temel nehir Fırat ve Dicle besleyerek, bölgede tarım yapılmasına olanak sağlar.

Mezopotamya'nın verimli vadilerine, günümüzde Irak, Kuveyt, Türkiye ve Suriye’ye ev sahipliği yapmaktadır. Ancak bölgenin politik yapısı bugün nasıl karışık ve sorunlu ise beş bin yıl öncede aynı karışıklığa ve sorunlara sahipti: Orta-doğu Tarihi daima istilalar tarihi olmuştur.

Son buz devrinin sonlarına doğru, hâlâ hüküm süren buzul veya buzul arası iklim koşullarında insanlar, topluluklar halinde, buzul çağından etkilenmeyen ya da çok az etkilenen Mezopotamya'ya doğru göç etmişlerdi. Bölge, birçok farklı kültür ve halkın karıştığı, Sümer, Elam, Akad, Babil, Asur gibi en eski ve büyük uygarlıkların doğduğu ve geliştiği bir bölge olmuştur.

Tarihte çivi yazısı, okul sistemi, zaman kavramı, matematik, tekerlek, yelkenli gemiler, değirmenler ve haritalar gibi dünyayı değiştiren pek çok önemli buluşun (İLKLERİN) sahibi Mezopotamya halkları, öncelikle de Sümerlilerdir. Bu yüzden Eskiçağ Tarihi ve Uygarlıklar Tarihi'nde baş köşe Sümerlilere aittir.

SÜMERLİLER KİMDİR?

Sümerler kendi dillerini ve özlerini sümerce EMEGİ veya Emegi(r) olarak tanımlıyorlar; ''Sumer'' ismini onlara Akadlılar veriyor. (Sümerü, Sümeritum, Sümerien) Resmî tüm kayıtlarda isimlerinin Sümer olarak geçmesinin nedeni bu. Akadca ile arapça benzeş sami dil grubunda oldukları için akadca kolay çözülmüştü. Akadca tabletler okundukça orada sümerlerin yaşadığı anlaşılmıştır. Ayrıca akadca üzerinden edinilen bilgiler çok zor bir dil olan Sümercenin çözümlenmesini kolaylaştırmıştı. Yoksa Sümercenin yeryüzünde ölü ya da diri akraba bir dil ya da dil grubu yoktur. Sümerce izole bir dildir. Ayrıca Sümer'in güneyi Basra Körfezi civarı bataklık ve tam anlamıyla ''kaos'' halinde bir alan. Sümerler bu kaosa bir düzen veriyorlar. Bentler, barajlar yaparak nehirleri kontrolleri altına alıyorlar, tarımcılığı geliştiriyorlar. Sümer Mitolojileri genelde doğaya özelde bataklığa bir düzen verme girişimlerinin bir ürünü.

Bataklık alan ya da genel olarak Basra çeperi yine Sümerce yazmalarda Ki-en-gi olarak geçer. Kiengi, söz konusu bataklık alan, diğer bir deyişle halkın yaşadığı Basra civarı için kullanılıyor. Kiengi kavramından, Zigguratlarda tapınan bataklık halkı anlamı da çıkabilir. Ama Kiengi Kavramı genel olarak  bölgeyi kastetmektedir. Bataklıkta yaşayan halk için Akadlar da Sümerce sözcüğü yanında yer yer Kiengi sözcüğünü kullanıyorlar.

Ama Akadlar başka bir isim yakıştırırlar Sümerler’e: Akadca, “Şalmat Qaqqadu” yani ''Kara Başlı İnsanlar” diyorlar. Ancak Sümerler de kendileri için “sağ giga” diyorlar. Sümerce ''sağ giga'' da “Kara Başlı Halk” demek.

Sümerliler siyahımsı bir kavimdir; kadın ve erkek heykellerinde bunu görünür yapmışlar. Türkçe yazında ''öznel idealist'' kaygı ve nedenlerle Kiengi sözcüğü kenger olarak okunuyor. Aslı, Kenger değil, Kiengi olacak. Kenger dikenli bir bitkidir. Sümer’de Kenger yetişmez. Kenger özgün bir Anadolu ve Akdeniz bitkisidir.

Sümerler kendileri dışında tüm çeper halklar ya da ticaret ettikleri kavimler için Meluhha kavramını kullanırlar; bu sözcük kullanılış itibariyle, mecûsîler gibi bir anlama sahip, başka deyişle, uygar olmayan, yabancı ve barbarlar anlamına geliyor.

Sümer Mitolojilerinde geçen Dilmun ise Sümerlerin tanrılarının ikamet ettiği bir yer'dir. İlk defa Sümerlerde, Yaratılış ve Tufan gibi dinin en temel argümanlarını ifade eden ilahiler yanında, ''cennet söylencesi“ bir ilahi de tabletlere kazınmıştır. Kutsal kitapların cennet söyleminin orjinali ve kaynağı Dilmun'da ki söylencelerden başkası değildir...

Not: Gazete Münevver için bundan böyle belli aralıklarla; ESKİ MEZOPOTAMYA VE ANTİK SÜMER başlığı altında yazılar yayınlayacağız. Arkadaşların ilgi göstereceğine inanıyor, şimdiden teşekkür ediyoruz.