26 Haziran Dünya Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yapan uzmanlar, Türkiye’de uyuşturucu kullanımının ciddi boyutlara ulaştığını vurguladı.
Uyuşturucu ile Mücadele Derneği Başkanı Ögel, 2017 yılında Türkiye’de uyuşturucuya bağlı ölüm oranlarının yüksek olduğunu belirtirken, sonraki yıllarda düşüş yaşansa da mevcut verilerin hâlâ endişe verici seviyelerde olduğunu söyledi. “Bağımlılıkla mücadelede daha etkili ve kapsayıcı bir yaklaşım geliştirmemiz gerekiyor” diyen Ögel, farklı yöntemlerle elde edilen verilerin kullanım oranlarının arttığını net şekilde ortaya koyduğunu belirtti.
Ögel, özellikle atık su analizleri sonuçlarının, Avrupa’daki birçok şehre kıyasla Türkiye’de ciddi düzeyde uyuşturucu kullanımını gözler önüne serdiğine dikkat çekti. “Bu durum, önleyici çalışmaların artırılması ve tedavi sistemlerinin güçlendirilmesi gerekliliğini açıkça gösteriyor” dedi.
Uyuşturucunun yalnızca bireylerin fiziksel ve ruhsal sağlığını değil, aynı zamanda eğitim ve ekonomik potansiyellerini de yok ettiğine işaret eden Ögel, “Uyuşturucu, yaşamdan kaybedilen sağlıklı yıllar açısından dünyada ilk beş neden arasında; ölümler baz alındığında ise ilk 20’de yer alıyor. Bu, bağımlılığın hem birey hem de toplum açısından ne denli çok yönlü ve ciddi bir tehdit olduğunu ortaya koyuyor” diye konuştu.
Tedaviye başvurmanın önündeki en büyük engellerin başında ise sosyal ve hukuki endişelerin geldiğini ifade eden Ögel, tıbbi kayıtların gizliliği konusunda yaşanan güvensizliğin pek çok kişinin tedaviye gitmesini engellediğini söyledi. “Bağımlılar, iyileşseler bile bu durumun gelecekte kendilerine engel olarak döneceğinden korkuyorlar” dedi.
SENTETİK KANNABİNOİDLER VE GABAPENTİNOİD KULLANIMI YENİDEN ARTIYOR
Ögel, son dönemde sentetik kannabinoidler ile gabapentinoidlerin yeniden yaygınlaştığını vurguladı: “Bir süre geri planda kalan bu maddelerin kullanımı tekrar artış gösterdi. Tüm ilgili kurumların bu değişime hazır olması gerekiyor. En etkili savunma ise düzenli ve kapsamlı araştırmalar yapmak.”
Türkiye’de bağımlılık konusundaki bilimsel araştırmaların sınırlı olduğuna dikkat çeken Ögel, “Araştırmaların önündeki engeller kaldırılmalı ve bu alana daha fazla yatırım yapılmalı. Sağlıklı politikalar geliştirmek ve kullanım trendlerini takip edebilmek için veri üretimi şart. Bağımlılık bir sonuçtur; bu sonuca giden yolu değiştirmek ise toplumun tüm bileşenlerinin ortak sorumluluğudur” ifadelerini kullandı.
BAĞIMLILIĞIN ARDINDA RUHSAL NEDENLER ÖNE ÇIKIYOR
Psikolog Mert Kaya ise madde bağımlılığını bir “beyin hastalığı” olarak değerlendirdi. Uluslararası araştırmaların, madde bağımlısı bireylerin büyük çoğunluğunda çözümlenmemiş travmalar, depresyon, anksiyete bozuklukları ve erken dönem ihmal gibi derin ruhsal sorunların bulunduğunu ortaya koyduğunu belirtti.
Kaya, özellikle ergenlik dönemindeki gençlerde bağımlılığın temelinde duygu düzenleme zorlukları, sosyal izolasyon, kişilik özellikleri ve kimlik karmaşasının etkili olduğunu söyledi. “Bu tür durumlarda erken psikolojik müdahale ile hem medikal hem de ruhsal destek hizmetlerinin sağlanması, bağımlılığın önlenmesinde kritik rol oynuyor” dedi.




