MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a yanıt veren Bahçeli, “Anayasa'nın ilk 4 maddesi her türlü tartışmanın dışındadır. O maddeler Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu kimliği ve varlık simgesidir. Devletin ülkesi vardır, o da Türk vatanıdır. Devletin milleti vardır, o da Türk milletidir. Devlet ülkesini kaybedemez, Anayasa'nın ilk 4 maddesini sulandırılmasına izin veremeyiz. Kim olursa olsun hiç kimseye eyvallah edemeyiz. Anayasa'nın ilk 4 maddesiyle meselesi olanların Türkiye Cumhuriyeti'yle meselesi vardır ve onlarla görülecek hesabımız olacaktır." dedi.

CHP'li Küçükçekmece Belediyesi, Rojda'nın konserini iptal etti CHP'li Küçükçekmece Belediyesi, Rojda'nın konserini iptal etti

Devlet Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Tarihte iz bırakabilmek için öncelikle bir tarih şuuruna sahip olmak gerekir. Yaşanan milli tecrübelerin kılavuzuyla yolumuzu belirleriz. Bizim yolumuzu çizen vatan coğrafyası ve ızdıraplı sayfalardan edindiğimiz sonuçlardır.

1970'li yıllarda Roma kulübünün başını çektiği şanslı azınlıklar, gelişmiş ülkelerde değil, gelişmekte olan ülkelerde yer almıştır. Adaletsizliğin kökleşmesi, ahlaki iflas, manevi erime dünyanın her köşesine sinmiştir. Zora ve zorbalığa dayalı ülkelerin suçu ve suçluyu kayıran hukuku katliamlar yaratmıştır. Bunlar bizim azami ölçüde hazırlıklı olmamız gereken bir saldırganlıktır.

İsrail öyle bir aşamadaki, bir yandan BM Genel Sekreter'ini istenmeyen adam ilan ederken, bir yandan periyodik saldırganlığına devam etmektedir. İsrail'e sözde devlet diyorum çünkü bir terör örgütüne dönmüştür. İsrail'in hiçbir yaptırıma uğramaması alçaklığının korkunç, azgınlığını şiddetlendiriyor. Uluslararası toplum derhal harekete geçmelidir. İsrail Maliye Bakanı vadedilmiş topraklardan bahsederken, Suriye, Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan'ı rencide etmiştir. Bu böyle gidemez. Akan kana seyirci kalınamaz. İnsanlık vicdanının heder ve helak olmasına sessiz kalınamaz. BM derhal kuvvet kullanmalı ve suçlular cezalandırılmalıdır. Bu gidişle sınırlarımıza dayanması siyonist saldırıların asıl gayesi bellidir. Herhangi bir kayıtsızlık bunu hızlandırır.

CHP'nin ikircikli siyaseti, kaçak dövüşmesi, dedikodu çarkını süratle çevirmesi siyasetin ucuz numaralarından başka bir şey değildir. Normalleşme çığırtkanlıklarına bir hatırlatma yapayım, hakiki normalleşme 1999 yılında kurulan 57. hükümetle vücut bulmuştur. MHP ile DSP'nin koalisyonda buluşması, o güne kadar gelen zıtlıkları bir kenara bırakıp demokrasiyi güçlendirdi. O güne kadar ayrı düşsek de Türk milleti için el ele hizmet etmedik mi? Ucuz normalleşme temennileri samimiyetsizdir. Biz bunu samimi şekilde zaten yaptık, geçin bunları.

Özgür Bey ile ikili görüşmeleri kimlerin namına kayıt altına aldığı meçhul bir büyükelçinin milli gerçeklerle çatışan sözleri oldu. Atatürk'ün yurtta sulh cihanda sulh ilkesine karşı duran monşerin, İsrail'in diplomatik temsilcisi gibi konuşması müptezelliğin daniskasıdır. İsrail'in yaptıkları terörizmin kendisidir. CHP'nin baktığı yer Türkiye'nin milli hedefleriyle uyuşmamaktadır. Huylu huyundan vazgeçmez ama biz CHP'den umudu kesmeyeceğiz.

Vakit kaybetmeksizin İsrail'e karşı ortak bir direniş hattı kurulmalıdır. Eğer yapılamıyorsa muhalif ülkeler yeter ki gölge etmesinler, ezcümle görsünler Orta Doğu'nun nasıl huzura kavuştuğunu. Hizbullah'ın İsrail'de bir kenti İHA'larla vurması çatışmanın şiddetleneceğini göstermektedir. Çok dikkatli olmalıyız. Lübnan'daki vatandaşlarımızın başarıyla tahliye edilmesi, bizi rahatlatan bir şeydir. MHP hem içimizde hem dışımızda barış olmasını iliklerine kadar arzulamaktadır.

Siyaset etrafı kordonla çevrilmiş bir ring alanı, siyasetçiler de üzerine bahis oynanan boksörler değildir. Herkes üslup saygınlığıyla hareket etmeli. İster bireysel ister toplumsal düzeyde, huzurlu ve barışçıl bir hayatın ahlaki bir boyutu vardır ve olmalıdır. Bunun muhafazası, sorun çözme kültürünü destekleyecek ve "biz" duygusunu geliştirecektir. Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben anlayışı bizi yükseltir. Biz aziz vatanımız için dipdiri olmanın amacındayız. İstikbalin yol haritasını çizmenin, istiklalimizi canımız pahasına korumanın peşindeyiz. Türkiye Cumhuriyeti bir demokrasi zaferidir, devlet millettir, millet de devlettir. Devlet ülkesi ve milletiyle bir bütündür. Devlet ve milleti ayrıştırmak su katılmamış bölücülüktür ve çok tehlikelidir.

Terörle huzur arasında güvenli bir durak yoktur, terörle siyaset arasında bağ ve bağlantı yoktur. Terör demokrasinin celladı, insan haklarının infazcısı, insanlığın can düşmanıdır. Ya siyaset ya terör, ya siyaset ya silah! Arası, orası, burası yoktur. Türkiye'de kardeşlik pekişmelidir, Kürt kökenli kardeşlerimin bölücü terör örgütüyle hiçbir benzerliği, irtibatı yoktur.

DEM Parti'nin aklını başına alması, vatan ve millet için uzattığım eli sabote etmek için tahrik ortamını kamçılamaktan uzak durması herkesin hayrınadır. Kaldı ki Kürt kökenli kardeşlerim oyunu görmüştür. 13 Ekim Pazar günü düzenlenmek istenen korsan miting katılımının çok az olması, buna rağmen marjinal bir grubun bölücülük yapmaya çalıştığı görülmüştür. Bu provokasyonlara gelmeyen kardeşlerimi hasret ve muhabbetle bağrıma basıyorum. Kürt ve Türk kardeştir, araya girmeye çalışan kanser hücresidir.

Buyursun terörün bittiğini, örgütün tasfiye edildiğini ilan etsinler, ama devletin terörle masaya oturmasını kimse beklemesin. Devlet terör örgütüyle masaya oturmaz, pazarlık etmez. PKK'nın önünde üç seçenek vardır; terör eylemlerine derhal son vermek, silahlarıyla dağdan inip Türkiye Cumhuriyeti devletine teslim olmak ve yargının verdiği cezayı çekmek.

Anayasa'nın ilk 4 maddesi her türlü tartışmanın dışındadır. O maddeler Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu kimliği ve varlık simgesidir. Devletin ülkesi vardır, o da Türk vatanıdır. Devletin milleti vardır, o da Türk milletidir. Devlet ülkesini kaybedemez, Anayasa'nın ilk 4 maddesini sulandırılmasına izin veremeyiz. Kim olursa olsun hiç kimseye eyvallah edemeyiz. Anayasa'nın ilk 4 maddesiyle meselesi olanların Türkiye Cumhuriyeti'yle meselesi vardır ve onlarla görülecek hesabımız olacaktır."

Editör: Selda Manduz