7 Haziran 1995’te “İşte Türkiye gerçeği” manşetiyle ve “Emek Evrenseldir” sloganıyla yola çıkan Evrensel, bugün 30'uncu yaşını kutluyor.

Yayımlanan açıklamada, "O gün bugündür, insanlık tarihinin binlerce yıllık birikimini donanarak, sadece işçiler arasında haberleşmenin değil aynı zamanda işçilerin emekçilerin örgütlenmesinin, yeni bir hayatı inşa etmesinin de aracı olarak, bitmez bir enerji ile geleceğe yürüyor; hem de ağır bir maddi, hukuki kuşatma ve saldırı altında! Ve sadece okurlarına, sesi olduğu kesimlere dayanarak…" denildi.

Evrensel Genel Yayın Yönetmeni Hakkı Özdal, bugünkü köşe yazısında, "Evrensel bugün 30. yaşını dolduruyor. Otuz yıl bir gazete için uzun bir yaşam süresi. Hele bizimki gibi siyasi, hukuki ve mali kuşatma altında olan bir gazete için. İlan gelirimiz yok, teşviğimiz, ballı kredilerimiz yok. Abonelerimiz, gönüllülerimiz, yazar-okurlarımız var. Her yazarı okuru, her okuru yazarı olan bir kuruluşumuz var. Bizim ömrümüzü uzatan da budur" dedi.

Özdal, "Bu yalnızca bizim doğum günümüz değildir, el birliğiyle örülmüş bir olanağın dolayısıyla ona değen her elin doğum günüdür. Kutlu olsun" ifadelerini kullandı.

Hakkı Özdal'ın bugünkü yazısı şöyle:

Gazetecilerden Akşam gazetesinde yer alan iddialar hakkında suç duyurusu Gazetecilerden Akşam gazetesinde yer alan iddialar hakkında suç duyurusu

"Okurlarımız biliyor, sıklıkla onların mektuplarını yayınlıyoruz. İşçiler, kadınlar, öğrenciler, çiftçiler… sorunlarını, çözüm önerilerini dile getiren mektuplar gönderiyor bize ve tümünü yayınlamaya gayret ediyoruz. Bunlar bizim için klasik anlamda ‘okur mektupları’ değildir. Gazetemizin kurucu nitelikte unsurları olan haber ve makalelerdir. Ülkenin dört bir yanındaki emekçiler birbirlerinin sorunlarından ve çözüm arayışlarından haberdar olabilir bu sayede. Deneyimlerini paylaşabilir, sesini duyurabilir. Kendi gazetelerinin sayfaları, sütunları tüm emekçilere açıktır ve Evrensel var oldukça böyle olmaya devam edecektir.

Gazetemizde 27 Mayıs günü de bir işçi mektubu yayınlandı. Tuzla Serbest Bölgedeki Konveyör fabrikasında çalışan bir kadın işçiden gelmişti mektup. Şöyle diyordu kadın işçi:

“[…] fabrikamızda 4 gündür sular kesik. Her gün kan ter içerisinde çalışıyoruz ve bizlere sadece ‘su arızası’ gerekçe gösterilerek yemek, çay molaları ve çıkışa doğru 15’er dakika su veriyorlar. Benim gibi çok fazla çalışan kadın işçi arkadaşım var. Ve 4 gündür ne çektiğimizi en iyi biz biliriz. Hasta olanlarımız var, özel gününde olanlarımız var. Su olmadığı için saatlerce tuvalete, elimizi, yüzümüzü yıkamaya gidemiyoruz. Hijyenik olmayan koşullarda başta biz kadınlar olarak her türlü hastalığa gebe 4 gündür çalışmak zorunda bırakılıyoruz.”

Bugünün Türkiye medyasında, yüzlerce işçinin 4 gün boyunca suları akmayan bir fabrikada, adeta bir çalışma kampındaymış gibi 15’er dakika su verilerek çalıştırılması ‘yüksek haber’ değeri taşımıyor olabilir. Bizim için durum farklı.

Zira Konveyör işçilerinin ücretleri de asgari ücretin çok az üzerinde. Buna karşı birlikte ses yükselttiklerinde fabrika yönetimi “6. ayda bir şeyler yaparız” diyor. Ama yapmıyor. Tepkileri dindirmek için işsiz kalma korkusu saçıyor: ‘İş yok’ bahanesiyle işçileri firmanın başka fabrikalarına gönderiyor, vardiyaları değiştiriyor, ‘bayramdan sonra toplu çıkış olacak’ söylentisi yayıyor.

Bu mektup/haber tastamam bir Türkiye fotoğrafıydı. Vestel’den Arçelik-Beko’ya, Antep’in halıcılarından İzmir’in belediyecilerine… emekçilerin karşısına sürülen türlü kıvır zıvırı Konveyör patronu da sürmüştü.

Mektubu yayınladık ve yaydık.

Birkaç gün sonra yeni bir mektup geldi Konveyör fabrikasından. Yayınlamak için bugünü, 30. yaş günümüzü bekledik. O mektubu da bugün okuyacaksınız.

Konveyör patronu, 27 Mayıs’ta gazetemizde yayınlanan ve işçilerin 15’er dakika su verilerek çalıştırıldığını ifşa eden mektuba çok öfkelenmiş ve amirler aracılığıyla işçileri tehdit etmeye kalkışmıştı. Adı bizde saklı olan ‘amir’ kişi, “Gerekirse tüm avukatlarımızı devreye sokarız, o mektubu yazanı buluruz. Zaten bu iş paraya bakar. Para teklif eder, kimin yazdığını öğreniriz” buyurmuş. Avukatlarla tehdit ederek ya da para teklif ederek mektubu yazan işçinin adını satın alacakları biz oluyoruz. Bu tehdide maruz kalan işçi bugün yayınladığımız mektupta gerekli yanıtı vermiş. Bu mektubu biz de imzalıyoruz. Konveyör patronunun orta karar maaşlı ucuz fedaisine sarf edecek fazladan sözümüz yok. Bunlar kanı ve teri sömürülen işçilerin etrafında uçuşan sayısız sivrisineklerdir, ömürleri patronlarının iki dudağı arasındadır. Üzerinde durmuyoruz. Ellerimiz onun değil, patronunun yakalarından tutmaya devam edecek: Yüzlerce işçiye günde 15 dakika su ve işsizlik korkusu salarak bir avuç para, öyle mi Konveyör efendileri? Şu amir efendinin sözünü ettiği avukatların boyunu ölçmeye de hazırız. Buyursunlar.

Ama bu vakıa ile duyduğumuz kıvancı, 30. yaşımıza bir armağan kabul ediyoruz.

Evrensel bugün 30. yaşını dolduruyor. Otuz yıl bir gazete için uzun bir yaşam süresi. Hele bizimki gibi siyasi, hukuki ve mali kuşatma altında olan bir gazete için. İlan gelirimiz yok, teşviğimiz, ballı kredilerimiz yok. Abonelerimiz, gönüllülerimiz, yazar-okurlarımız var. Her yazarı okuru, her okuru yazarı olan bir kuruluşumuz var. Bizim ömrümüzü uzatan da budur.

Bu yalnızca bizim doğum günümüz değildir, el birliğiyle örülmüş bir olanağın dolayısıyla ona değen her elin doğum günüdür. Kutlu olsun."