Emek Partisi (EMEP) Genel Yönetim Kurulu (GYK), 14-28 Mayıs seçimlerini değerlendirdi.

Yapılan açıklamada, tek adam yönetiminin sanayi merkezlerindeki desteğini ciddi oranda kaybetmesine karşın, siyasal İslamcı akımların güçlü olduğu merkezlerde oy farkını elde ettiği ifade edildi.

"ERDOĞAN OY FARKINI 5 YERDE KAZANDI"

Cumhurbaşkanı seçimlerinin ikinci turunda Erdoğan ve Kılıçdaroğlu arasındaki oy farkının 2 milyon 329 bin 865 olduğuna dikkat çekilen açıklamada, “Bu farkın 2 milyonluk bölümünün yuvarlak hesaplamayla (Konya 600 bin, Kayseri 400 bin, Sivas 300 bin, Kahramanmaraş 300 bin ve yurt dışı 400 bin olmak üzere) 5 merkezden sağlanmış olması; aradaki farkın tarihsel olarak siyasal İslamcı tarikatlar başta olmak üzere gerici akımların etkili olduğu bölgelerden kaynaklandığını göstermektedir” denildi.

Burada hayat pahalılığının tepkisini kıracak iktidar hamlelerinin yanı sıra Millet İttifakının mücadeleyi gerileten pozisyonunun da etkili olduğuna dikkat çeken EMEP, önümüzdeki dönem başta Emek ve Özgürlük İttifakının büyütülmesi olmak üzere mücadele çağrısında bulundu.

Açıklamada, “Millet İttifakı, ezilen ve sömürülen sınıfların tek adam yönetiminin saldırılarına karşı ve talepleri etrafında örgütlenmesini ve mücadelesini engelleme, en geri düzeyde tutma çizgisini izledi. Partimiz, burjuva muhalefetin platformuna ve ‘Bekleyin, seçimlerde kaybedecek ve her şey düzelecek’ çağrılarına karşı mücadele etmesine karşın, burjuva muhalefetin bu çağrıları kitlelerin sadece geri kesimlerini değil ileri kesimlerini de etkiledi” denildi.

Türkiye’nin ekonomik ve siyasal anlamda zor bir döneme girdiğine dikkat çeken EMEP, bu süreçte “tek adam yönetimi ile ezilen ve sömürülen kitleler arasındaki mücadelenin, ezen ve ezilen, sömüren ve sömürülen sınıflar arasındaki güçler ilişkisinin ve aralarındaki mücadelenin” belirleyici olacağını vurguladı.

AKP’nin 7 puan oy kaybettiği seçimlerin tek adam yönetimi için “zafer”, muhalefet için ise “ağır yenilgi, hezimet” gibi açıklanamayacağı belirtilen açıklamada, şu tespitler yer aldı:

“Erdoğan ve ortaklarının iktidarı ne kadar elde tutabilecekleri belli değildir. Arkasındaki tekelci güçlerin çıkarlarını ve seçimleri kazanmayı önceleyen ekonomik politika sürdürülemez bir noktaya gelmiştir. Ülkenin yarısını her koşulda karşısında bulacak bir iktidar olduğu seçimlerde bir kere daha ortaya çıkmıştır. Uluslararası koşullar da emperyalizme bağımlılığın etkisiyle giderek daha zorlayıcı yönde ağırlaşmaktadır.”

"SANDIKÇILIK" MÜCADELEYİ GERİLETTİ

Açıklamada, tek adam yönetiminin seçimleri kazanmasında, ezilen ve sömürülen kitleleri somut talepleri etrafında birleştirecek ve harekete geçirecek kapsamda bir mücadele ve seçim ittifakının yeter düzeyde kurulamamasının başlıca neden olduğu belirtildi. Devamında ise şu değerlendirme yer aldı:

“Millet İttifakının seçim platformu; görünürde bile ezilen ve sömürülen sınıf ve tabakaların acil taleplerine asgari düzeyde de olsa yer vermiyor; emperyalist ve yerli tekellerin çıkarlarını önceleyen ve ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’ olarak niteledikleri bir politik rejimin kurulmasını temel alıyor; çelişkileri ve parçalı yapısıyla kitlelerin giderek genişleyen kesimlerinin desteğini alamıyor ve güvenini kazanamıyordu.

Millet İttifakı, ezilen ve sömürülen sınıfların tek adam yönetiminin saldırılarına karşı ve talepleri etrafında örgütlenmesini ve mücadelesini engelleme, en geri düzeyde tutma çizgisini izledi. Partimiz, burjuva muhalefetin platformuna ve ‘Bekleyin, seçimlerde kaybedecek ve her şey düzelecek’ çağrılarına karşı mücadele etmesine karşın, burjuva muhalefetin bu çağrıları kitlelerin sadece geri kesimlerini değil ileri kesimlerini de etkiledi.”

"TENCERE BOŞ KALMASIN" KUMARBAZLIĞI

Hayat pahalılığının siyasal iktidara faturasının, AKP’nin en büyük oy kaybını yaşadığı sanayi kentlerinde görüldüğü belirtilen açıklamada, şöyle devam edildi:

“Fakat diğer yandan bunun günümüz koşullarında tek başına ‘iktidar götürme’yeceği de görülmüştür. Kendilerinin iktidara gelmelerinin başlıca nesnel zeminini oluşturduğu için; tencerelerin boş kalmasının yol açacağı olumsuzlukları Erdoğan ve AKP de çok iyi bilmektedir. Bu yüzdendir ki tencerenin hepten boş kalmasını önleyebilmek adına bir kumarbaz gibi hareket etmekte beis görmemiştir. Merkez Bankası net döviz rezervinin eksi 70 milyar dolara gerilemesini göze alarak döviz kurlarını baskılamış, kamu bankaları eliyle KOBİ’lere, küçük esnaf ve dükkân sahiplerine düşük faizle kredi imkânı tanıyarak geçici de olsa bu kesimlerin rahatlamalarını sağlamıştır. Böylece çarkları döndürebilmiş, işsizliği ve üretimi belli düzeyde tutabilmiştir. Bu, asgari ücret veya biraz üstünde ücret alan işçi, maaşı ve emeğiyle geçinen emekçi bakımından düzenli bir gelir anlamına gelmektedir ve mevcut koşullarda ‘oy tercihi’ni belirlemede etkili olmuştur.”

Öte yandan iktidarın bilinç ve örgütlenme düzeyi geri durumdaki emekçi kitlelerin ulusal, etnik, inanç ve kültürel cephede taşıdıkları gerici değer ve önyargıları kışkırttığı ifade edilen açıklamada, “İHA, SİHA, TOGG; TCG Anadolu Gemisi vb. etrafında ‘yerli ve milli’ söylemi eşliğinde geliştirilen propaganda sıradan bilincin etkisindeki insanların ‘ulusal gurur’unu okşamış, onlarda kalkınma beklentisi yaratmış, ülkenin gelişip, büyüyeceği, artan istihdam ve refahtan pay alacakları düşüncesini uyandırmıştır. Bu yolla emekçi kitlelerin antiemperyalist duyguları sömürülmüştür” denildi.

"TARİKAT VE CEMAATLER DAHA FAZLA SÖZ SAHİBİ OLDU"

Siyasal İslam’ın önceli iktidarlarla kıyaslanmayacak oranda devlet aygıtına egemen olduğuna da dikkat çekilen açıklamada şöyle denildi:

“Bu durum Erdoğan ve AKP’ye diğer imkânlarla birlikte milyonlarca insanı sosyal yardımlar üzerinden kendisine bağımlı hale getirme imkânı tanımıştır. Valilik, kaymakamlık, yerel yönetimler, tarikat ve cemaatler, AKP parti teşkilatının iç içe geçtiği 1 milyonun üzerinde aileyi kapsayan devasa bir sosyal yardım ağı oluşturulmuştur. Erdoğan’ın iktidardan düşmesi halinde bu yardımların kesileceği propagandası, sosyal yardıma muhtaç hale düşürülmüş bu kesim içinde etkili olmuştur. Gerçekte siyasal İslam ile sosyal yardımların bir ilişkisi yoktur. Bu, neoliberal bir yönelimdir. Siyasal İslam olmasa da bunlar olurdu. Nitekim CHP’nin programı da bunu içermektedir. Artık kamuda personel alımından terfilere, özel sektörde işe almaya varana dek tarikat ve cemaatler söz sahibi bir pozisyona gelmiştir. Bütün bunların seçim sonuçlarına olan etkileri olduğu gibi; yine bu olgu(lar) MHP, YRP, HÜDA PAR gibi partilerin yükselişini açıklayan verileri oluşturmaktadır.”

"TÜSİAD BİRKAÇ TALEPLE REJİMLE İŞBİRLİĞİ YAPACAKTIR"

Seçimlerin ardından “sistem tartışmaları”nın belirsiz bir süre gündemden çıkacağına dikkat çekilen açıklamada, Erdoğan ve Bahçeli ikilisinin bunu dillendirmesine rağmen muhalefet cephesinden bir ses çıkmadığı da ifade edildi.

Parlamenter sistem talebinin bir süre için de olsa rafa kaldırıldığı kaydedilen açıklamada “Muhalif TÜSİAD”ın, sermayenin dolaşımı ve kendini yeniden üretimi sürecinin önünde engel gördüğü (ihale kanunu, teşvik ve vergi muafiyeti, kredi koşulları gibi) bazı engelleri kaldıracak düzenlemeler yapıldığında tek adam rejimine bir itirazı olmayacağı vurgulandı.

Ayrıca, “Tek adam yönetimi ve Cumhur İttifakının seçim sonuçlarını faşist bir diktatörlük inşasına giden yolda gücünü tahkim etmenin bir aracı olarak kullanacağı baştan bellidir” denildi.

"SINIFLAR ARASINDAKİ MÜCADELE BELİRLEYİCİ OLACAK"

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ikinci bir Kemal Derviş olarak göreve getirildiği belirtilen açıklamada, önümüzdeki dönem ücretlerin baskılanması, üretimde daralma, işsizlik vb. bir tablonun oluşacağı ifade edildi.

Aylar sonraki yerel seçimlerin bu süreci yavaşlatsa da ortadan kaldıramayacağı vurgulanan açıklamada, “Bu durum şüphesiz hiçbir hareket alanı kalmadığı anlamına değil manevra yapma imkânlarının son derece kısıtlandığı anlamına gelmektedir. Siyasal planda ise Cumhur İttifakının Meclis salt çoğunluğuna sahip olması ve Erdoğan’ın iktidarını korumuş olması gerçeği, gelecek günlerin karanlık geçeceğine dair bir veri oluştursa da bunun her yönüyle gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini tayin edecek olan, tek adam yönetimi ile ezilen ve sömürülen kitleler arasındaki mücadelenin, ezen ve ezilen, sömüren ve sömürülen sınıflar arasındaki güçler ilişkisinin ve aralarındaki mücadelenin gelişme seyri olacaktır” denildi.

"EMEK ÖZGÜRLÜK İTTİFAKINDA EN GENİŞ CEPHEYİ ÖRGÜTLEYECEĞİZ"

Seçim sonuçlarının, ekonomik, sosyal olarak büyük zorluk yaşayan emekçiler arasında iktidarın hâlâ rıza üretme kapasitesine sahip olduğunu gösterdiği belirtilen açıklamada, muhalefetin ise iktidarı devirebileceği koşullara rağmen bu durumu göremediği ve buna karşı bir propaganda (hamle) örgütlemekte yetersiz kaldığı ifade edildi.

Ancak bu durumun Emek ve Özgürlük İttifakının seçimlerdeki sorumluluğunu hafifletmenin gerekçesi olamayacağı ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

“EMEP seçimlerde iki burjuva mihrak dışında en geniş cepheyi kapsayacak bir ‘halk seçeneği’ oluşturmak için çaba göstermiştir. Partimiz 39 ilde 58 adayla seçimlere katıldı. Yeşil Sol Parti listelerinden iki üyemiz milletvekili seçildi. İttifak yüzde 10,55 oranında oy alarak 65 milletvekili çıkardı. Fakat ittifak ve aralarında farklılıklar olmakla birlikte bileşenlerinin potansiyellerine uygun bir çalışma yürütülmediği de bir gerçektir.”

Burjuva muhalefetin deklase bir pozisyona sürüklendiği koşullarında Emek ve Özgürlük İttifakının nesnel bakımdan ezilen ve sömürülen kitlelerin parlamentodaki temsilcisi/parçası durumunda olduğu kaydedilen açıklamada, şu ifadeler yer aldı:

"Yeni güçlerin katılımıyla kendini genişlettiği, pratik mücadele alanlarında birleşik bir güç olarak hareket ettiği ölçüde tek adam rejimi ve arkasındaki gerici güç odaklarının faşist bir rejim kurma hevesleri kursaklarında kalmaya mahkûmdur. EMEP olarak eksiklik ve yetersizliklerimizi nedenleriyle birlikte anlama her zaman temel yaklaşımımız olmuştur. Seçimleri bu yönüyle irdelemeyi ve sonuçlar çıkarmayı sürdüreceğiz. Önümüzdeki dönem işçi sınıfı ve emekçiler için zor bir dönem olacaktır. Şimdi önümüzde çıkardığımız derslerle bu temelde tek adam rejimine karşı Emek ve Özgürlük İttifakı çatısı altında emek ve demokrasi güçlerinin en geniş cephesini örgütlemek görevi duruyor."

Kaynak: Evrensel