2013 ile 2015 yılları arasında İmralı Heyeti'nde ve 2015'te yapılan Dolmabahçe Mutabakatı'nda yer alan eski HDP Grup Başkanvekili ve Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken, Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısını barış süreci için kritik bir müdahale olarak değerlendirdi.
PKK’nin ateşkes ilan etmesiyle yeni bir çözüm sürecinin başladığını belirten Baluken, tarafların siyasi ve hukuki adımları eş zamanlı planlaması gerektiğini ifade etti.
Kayyum atamaları ve siyasi operasyonların barış sürecine zarar vereceğini ifade ederken, demokratik adımların önemine dikkat çekti. Ayrıca, 27 Şubat metninin Dolmabahçe Mutabakatı’nın güncellenmiş hali olduğunu savunarak, hızlı hareket edilmesi gerektiğini ve sürecin dışsal etkilere karşı korunmasının önemli olduğunu belirtti.
İdris Baluken Duvar’dan Ferhat Yaşar’ın sorularını yanıtladı.
Siz ilk çözüm sürecinde İmralı Heyeti'nde yer alıyordunuz. Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tıbbi bir jargonla ifade edecek olursam, 27 Şubat çağrısı, sokakta kalmış ve son nefesini vermek üzere olan barış bünyesinin entübe edilmesi ve yoğun bakıma alınması hüneridir. Hasta kurtuldu, bu doğru, ancak kritik süreç hâlâ devam ediyor, hatta asıl iş şimdi başlıyor. Yoğun bakım takibi, bilimsel, disipliner, ciddi ve son derece hassas yaklaşımı gerektirir. Aksi durumda, küçük rehavetler dahi büyük gayretlerle yaşatılan hastayı kaybetmenize yol açar. Bugüne dek, barışı sokakta bırakıp sahip çıkmayanlar, onu deyim yerindeyse ölümün kıyısına taşıyanlar, böylesi bir müdahaleden memnuniyet duyup dersler çıkaracaklarına ya da onun üstüne titreyeceklerine, yapılan müdahaleyi sorgulama haddi gösteriyorlar. Bu ne etiktir ne de vicdani ve insanidir. Dışarıdaki milyonların yerine bu kurtarıcı müdahalenin, birkaç metrekarelik bir hücrede yıllarını geçiren biri tarafından gerçekleşmiş olması da herkes için ciddi bir özeleştiri hususudur. Şu gerçeği kimse inkar edemez; Öcalan'a ait bu hamle, savaşa dair karanlığın içinde adeta bir yıldız gibi parlamış, barışa dair aydınlığı bir kez daha her birimize göstermeyi başarmıştır.
Çağrıdan bir gün sonra PKK ateşkes ilan etti. Bundan sonra nasıl bir yol haritası göreceğiz?
Taraflar adına konuşmak zor ve gereksiz. Ancak sürece dair, siyasi ve bilimsel bir yol haritası, eylem planı ve takvimlendirmenin halka sunulmasında fayda olduğu kanaatindeyim. Sürecin temel iki amacı yani silahların bırakılması ile hukuki ve siyasi zeminin hazırlanması meselelerini birbirinden kopuk veya birbirini izleyen süreçlerden çok, birbiriyle ilişkili ve iç içe süreçler olarak değerlendirmek daha kolaylaştırıcı olabilir.
'BASKICI VE SİYASİ OPERASYONLAR DURMALI'
Öcalan’ın çağrısının ardından Kürtler arasında 'tek taraflı bir adım' endişesi oluşmasına yol açtı. Siz bu endişelere nasıl bakıyorsunuz? Sizce kayyım atamaları ve operasyonlar duracak mı? Barış görüşmeleri sürerken yeni kayyım atamaları ve operasyonlar bekliyor musunuz?
Öcalan'ı bilen, onun siyasi ve düşünsel yolculuğunu takip eden ya da öngörenler için herhangi bir kafa karışıklığı veya muğlaklık olduğu kanaatinde değilim. Onu tanımayan, takip etme zahmetine katlanmayanlar açısından ise her dönemde olduğu gibi ne yapmaya çalıştığını anlamaktan çok, kafalarında taşıdıkları ön yargılar üzerinden bir yaklaşım söz konusudur. Bu yaklaşım, çoğunlukla karalama, itibarsızlaştırma ya da çarpıtma faaliyetine dayanıyor. Oysa ki, Öcalan, uzun bir süredir hayatı barışla anlamlandırma adına zorlu bir yola çıkmış, yolculuktaki güçlüklere takılmadan menziline ulaşmak için yoğun bir çaba içerisine girmiştir.
Yolunu değiştirenler, şaşıranlar ya da farklı yöntemlerle onu oyalayıp kandıracağını sananlar, gide gele, farklı yolları deneye deneye yeniden onun olduğu yere geldiler. Sorgulanması gerekenler bunlardır, Öcalan değil. O, en son, on yıl önce biten çözüm sürecinde de nerede duruyor, nerede yürüyorsa yine aynı yerde, aynı yol üzerindedir. Bu anlamda, samimi yaklaşılması durumunda Öcalan'ın yolculuğunun nereye varacağını kestirebiliyorum ancak muhatapları için böylesi köşeli cümleler kulanmam mümkün değildir...
Güncel uygulamalar açısından konuşursak, olması gereken, kayyumlar başta olmak üzere bütün baskıcı ve siyasi operasyonların durması, ilerletici demokratik adımların atılmasıdır. Otoriter ve hegemonik her türlü yaklaşım barışla bağdaşmaz, tersine büyük zarar getirir. Demokratik kültür ve onu içselleştiren bir anlayış elzemdir. Bu konuda devlet veya hükümetin yapacakları kadar siyasal ve toplumsal muhalefetin yapacakları da belirleyici niteliktedir.
'HIZLI HAREKET EDİLİRSE SÜREÇ, DIŞSAL ETKİLERDEN KORUNUR'
28 Şubat 2015’te imzalanan Dolmabahçe Mutabakatı heyetinde yer aldınız. Önümüzdeki süreçte benzer ya da revize edilmiş bir mutabakat metnini bekliyor musunuz?
27 Şubat metni, bence 28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatı'nın revize edilerek güncellenmesidir. Dolayısıyla yeni bir metin ihtiyacından çok metinde belirtilen hususlarla ilgili tarafların harekete geçmesi ve adım atmasına ihtiyaç vardır. Yeni süreci, geçmişteki çözüm çabalarını içeren süreçlerden bağımsız olarak değil, aksine onlara ait bilgi, deneyim ve muktesebatın üzerine inşa edilen bir yerden ele almak daha doğrudur. Bu açıdan zaman veya süre bakımından sahip olunan bir avantajdan söz edilebilir. Bununla birlikte, yüzyılı aşan bir Kürt meselesi ve demokratikleşme sorununun, tüm neden ve sonuçları ile beraber, birkaç ay içinde çözülmesini beklemek pek de gerçekçi görünmüyor. Birkaç ay içinde, nihai bir sonuçtan çok, o sonuca götürecek müzakere mekanizmalarının tamamlanması ya da müzakere başlıklarıyla ilgili çalışmaların başlaması üzerinden beklemek daha gerçekçi gibi görünüyor. Şunu da gözardı etmemek gerek: Ortadoğu başta olmak üzere bölgesel ve küresel bazdaki baş döndürücü gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda, ne kadar hızlı hareket edilir ve sonuca ne kadar çabuk ulaşılırsa süreç o düzeyde dışsal etkilerden korunmuş ve amacına ulaşmış olur.
Söyleşinin tamamı burada.



