Kars İnsan Hakları Derneği, CHP, Sol Parti, DEM Parti, EMEP, KESK ve 78’liler Derneği, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 77. yılı dolayısıyla ortak bir açıklama yayımladı.

Açıklamada, insan haklarının evrensel değerleri hatırlatılarak eşitlik, adalet, özgürlük ve barış vurgusu ön plana çıktı.

Ortak metinde, 1948 yılında kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin, insanlık için halen en temel kurucu sözleşme niteliği taşıdığı belirtildi. Bildirgenin 30 maddesinin, II. Dünya Savaşı’nın yarattığı büyük yıkımın ardından barış ve insan onuruna dayalı bir uluslararası düzen oluşturma hedefiyle hazırlandığı hatırlatıldı. Ancak aradan geçen 77 yıla rağmen dünyanın birçok yerinde savaşlar, ayrımcılık, eşitsizlik ve adaletsizliklerin derinleştiği vurgulandı.

Açıklamada, küresel düzeyde artan çatışmaların Ortadoğu, Ukrayna ve Afrika’da halkların temel hak ve özgürlüklerini kullanamaz hale getirdiği, devletlerin insan haklarına bağlılık yönündeki taahhütlerinden giderek uzaklaştıkları ifade edildi. Bu durumun, insan hakları sisteminin zayıflamasına ve küresel bir insan hakları krizinin derinleşmesine neden olduğu belirtildi. Buna karşın dünyanın pek çok yerinde halkların eşitlik, özgürlük, barış ve adalet taleplerini yükseltmeye devam ettiği kaydedildi.

Türkiye özelinde ise açıklama oldukça sert ifadeler içerdi. Ülkenin 2016’dan bu yana fiilen, daha sonra ise hukuki düzenlemelerle kalıcı hale getirilmiş bir OHAL rejimi altında yönetildiği; hukukun üstünlüğünün, anayasal sınırların ve demokratik mekanizmaların büyük ölçüde zayıflatıldığı belirtildi. İnsan hakları savunucularına, gazetecilere, siyasetçilere ve sivil toplum temsilcilerine yönelik baskıların arttığı; Van Belediyesi’ne kayyım atanması ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın 19 Mart 2025’te tutuklanmasının bu baskıcı politikalara örnek olduğu ifade edildi.

Açıklamada, işkence ve kötü muamelenin Türkiye’nin hâlâ en ciddi insan hakları sorunlarından biri olduğu, resmi ve gayriresmî gözaltı mekânlarında işkence vakalarının arttığı dile getirildi. Hapishanelerde ağır hak ihlallerinin yaşandığı, özellikle ağırlaştırılmış müebbet hükümlülerinin “umut hakkı”ndan yoksun bırakılmasının insan onuruna aykırı olduğu vurgulandı.

Toplantı ve gösteri özgürlüğünün 2025 yılında da ciddi şekilde kısıtlandığı, Van ve İstanbul’daki protestolar başta olmak üzere kadınların, işçilerin, öğrencilerin, LGBTİ+ bireylerin, çevre savunucularının ve birçok toplumsal grubun barışçıl eylemlerinin yasaklandığı veya polis şiddetiyle dağıtıldığı belirtildi. Bu durumun, örgütlenme özgürlüğünü de fiilen ortadan kaldırdığı ifade edildi.

Kürt meselesine değinilen bölümde, 1 Ekim 2024’te barışçıl çözüm sürecine yönelik yeni bir kapının aralanmasına rağmen iktidarın güvenlikçi politikalarda ısrar ettiği ve toplumu kutuplaştıran söylemlerini sürdürdüğü kaydedildi. Sorunun çözümünün demokratikleşme, eşitlik ve insan hakları temelinde yürütülecek müzakere süreçlerinden geçtiği vurgulandı.

Mustafa Şentop'tan, Erdoğan'ın yeniden adaylığı hakkında açıklama: "Anayasa'da bir imkan var"
Mustafa Şentop'tan, Erdoğan'ın yeniden adaylığı hakkında açıklama: "Anayasa'da bir imkan var"
İçeriği Görüntüle

Açıklamada ayrıca kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılığın, nefret söylemlerinin ve şiddetin 2025 yılında da arttığı; mülteci ve sığınmacıların ise ekonomik kriz ve sosyal dışlanma nedeniyle en kırılgan gruplar arasında yer almaya devam ettiği ifade edildi. Türkiye’de yaşanan ağır ekonomik krizin halkın yaşam koşullarını ciddi biçimde olumsuz etkilediği, işçilerin hak kayıplarının giderek arttığı ve yoksulluğun yaygınlaştığı belirtildi.

Ortak açıklama şu ifadelerle son buldu:

“Bir ülkenin ve dünyanın daha adil, özgür ve barış içinde olması için insan haklarının kurucu ilkelerine sahip çıkmak en asli görevimizdir. Hak ihlallerini belgelemeye, görünür kılmaya ve cezasızlıkla mücadele etmeye devam edeceğiz. İnsan haklarıyla insandır. Görüyoruz, susmuyoruz, mücadele ediyoruz.

Yaşasın barış, Biji aşitî.”

Kaynak: Gazete Münevver/Haber Merkezi