Gazeteci-yazar Gökçer Tahincioğlu, bugünkü yazısında ‘Can Atalay'dan Sırrı Süreyya Önder'e’ hükümetin cezalandırma yöntemlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Anayasa’nın 14’üncü maddesi, iktidarın istediği gibi kullandığı bir madde haline geldiğini ifade eden Tahincioğlu, Kobani davasında Selahattin Demirtaş, Sırrı Süreyya Önder ve Figen Yüksekdağ gibi HDP'li siyasetçilerin de aralarında bulunduğu 108 kişi yargılanırken, bu davanın HDP’ye açılan kapatma davasının temelini oluşturduğunu ifade etti.

Tahincioğlu, mahkemenin, milletvekili seçilen Sırrı Süreyya Önder hakkındaki yargılamanın durdurulması talebini ise anayasanın 14. maddesi uyarınca reddettiğine dikkat çekti.

Anayasa’nın 14’üncü maddesinin istenildiği gibi kullanılan bir madde olduğunun altını çizen Tahincioğlu, şunları yazdı:

Anayasanın dokunulmazlıklarla ilgili 83. maddesinde, milletvekili dokunulmazlığının kapsamı düzenlenirken, "Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla anayasanın 14. maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam, durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek zorundadır" deniliyor.

Anayasa 14'ün kapsamı ise muğlak. Zira bu maddede sadece "Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.

Yazısının devamında eylemlere ilişkin yorumların, mahkemelerin yorumuna bırakıldığını söyleyen Tahincioğlu, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay milletvekili Can Atalay örneğiyle devam etti.

Tahincioğlu şunları söyledi:

“Tamamen muğlak bu düzenlemeler, siyaseten hasım görülen, peşinen cezalandırılmak istenen kim varsa onun aleyhine kullanılıyor. Ve bu muğlaklık iktidarın da bir bölüm muhalefetin de işine geliyor.

Büyük sessizliğin nedeni bu.”

Yazının tamamı burada.