Eğitim-Sen, Veli Der, ABF, ADFE, AABK, HBVAKV, AKD, PSAKD ve DAD, İzmir Gündoğdu Meydanı’nda 16 Eylül’de gerçekleşecek, “Laik yaşam, laik eğitim, eşit yurttaşlık” mitingine çağrı yaptı.

Çağrıda, “Biz, demokrasiden, emekten, barıştan ve laiklikten yana olan, Eğitim Sen, öğrenci velileri dernekleri, Alevi kurumları ve bunu kendisine dert edinen tüm dostlarımızla birlikte, oluşturulmak istenen bu dinsel hegemonyaya karşı 16 Eylül İzmir’de “Laik Yaşam, Laik Eğitim ve Eşit Yurttaşlık” mitinginde olacağız. Siz değerli basın mensuplarının da bu konularda toplumun daha duyarlı hale getirilmesinde ve İzmir Gündoğdu meydanında sesimizin daha gür çıkması için katkılarınızı bekliyoruz” denildi.

Eğitim-Sen, Veli Der, ABF, ADFE, AABK, HBVAKV, AKD, PSAKD ve DAD’ın açıklaması şu şekilde:

İktidar, eğitim başta olmak üzere toplumsal yaşamın tümünü kendi siyasi ve ideolojik anlayışına uygun olarak biçimlendirmeye, pratik ve değişik yasal düzenlemelerle bir bütün olarak dinselleştirmenin yolunu açmaya çalışmaktadır.

Neredeyse tüm kamusal alan dinsel uygulamalara göre düzenlenmektedir. Eleştirel düşünce ve farklılıklar yok sayılmakta, tanınma, demokratik hak arayışları ve özgürlük talepleri baskı ve şiddetle karşılanmaktadır.

Eğitim alanı da bu zihniyetten payını fazlasıyla almaktadır. Milyonlarca öğrenci, öğrenci ailesi, eğitimci ve aslında direk olarak tüm toplumun etkilendiği okullarımız, var olan sorunlarına yenileri de eklenerek  11 Eylül’de açılıyor.

Yıllardır, laik, bilimsel, parasız, eleştirel düşünceye açık, toplumsal farklılıkları ve kimlikleri gözeten eğitim taleplerimiz varken ve bunların çözümüne dair hiçbir adım atılmamışken yepyeni sorunlarla yüz yüze kalmaktayız.

Mevcut iktidarın, toplumun yaşam tarzına kendisinin baktığı noktadan müdahale etmek için yeni araçları devreye koyduğuna tanık olmaktayız. Kendisinin kültürel, siyasal ve ideolojik hedeflerine uygun yeni projeler üretilerek uygulamaya konulmaktadır. Bunun için de eğitim alanı özellikle seçilmektedir. Çünkü okullar aracılığıyla, çocuklar üzerinden yapılacaklarla toplumun tümünü değiştirme ve biçimlendirme imkanları ortaya çıkmaktadır.

Eğitimle ilgili sorunları çözmek, yeni talepleri karşılamak, niteliği artırmak, eleştirel düşünceyi geliştirmek, sağlıklı, başarılı ve kendisine inanan/güvenen bireylerin gelişiminin zeminlerini yaratmak yerine, ÇEDES ve benzeri projelerle eğitim alanı her gün daha da dinselleştirilmektedir.

ÇEDES, Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan “Çevreme duyarlıyım, değerlerime sahip çıkıyorum” denen protokoldür. Bu protokole dayanarak İzmir’de 842 okulda “manevi danışman” adı altında din görevlileriyle, dini telkin ve etkinlik alanları oluşturulmuştur. Bunun yanı sıra, zorunlu din dersleri, liselerde seçmeli din derslerine yönelik yönlendirme ve zorlamalar, yine dinsel yönelim ve etkinlikleriyle bilinen değişik vakıflarla yapılan protokoller ile ortak çalışmalar, iktidarın bu konuda ne kadar cüretkar olduğunu göstermektedir. Böylece, eğitim kurumlarında öğrenciler, öğretmenden çok din görevlileriyle yüz yüze kalacaklardır. Öğretmen yerine, imamla, vaizle, rehber öğretmen yerine manevi danışmanla zaman geçireceklerdir. Bu durum çocuklarımız üzerinden toplumsal yaşamımıza müdahale değilde nedir? Geçmişte benzeri yaklaşımlarla değişik adlar altında cemaatlerin okullarda nasıl örgütlendikleri tüm kamuoyu tarafından bilinmektedir.

Din, mezhep, inanç ve yaşam tarzı gibi alanlar son derece hassas olan konulardır. Bu konulardaki dayatmacı ve zorlayıcı yaklaşımlar önemli sorunlara neden olabilmektedir. Ancak iktidar bu hassasiyetlere dikkat etmeden, tekçi bir yaklaşımla, hatta bazen kaşıyarak, tüm farklılıkları yok sayarak, devletin gücünü kullanarak tek din, tek mezhep anlayışıyla hareket etmekte ve sınırlarını aşmakta ve laiklik ilkesini ihlal etmektedir. Hangi ad altında yapılırsa yapılsın, bu tür yaklaşımların eğitim dünyasında ve toplumda büyük huzursuzluklara neden olacağını söylemek için kahin olmaya gerek yoktur.

Her ne kadar anayasada yer alsa da laiklik her zaman tartışmalı bir konu olmuş ve maalesef ülkemizde gerçek anlamda bir laiklikten söz edemeyiz. Başta eğitim alanı olmak üzere, gündelik yaşamımızda laiklikten neredeyse söz edilemez ve talep edilemez bir noktaya gelinmiştir. Halbuki,  farklı toplumsal kesimler kendi içinde, farklı din, mezhep, inanç, kimlik, cinsiyet, cinsel yönelim, inanan, inanmayan ve yaşam tarzları barındırmaktadır. Bir arada, birbirinin her türden kimliğini tanıyarak, ötekileştirmeden, hakkını teslim ederek barış içinde yaşamanın koşulları vardır. Temel insan hakları, çocuk hakları ve evrensel hukukta bunu gerektirir ve bu tür tekçi dayatmaları ret eder.

Laik, seküler, farklı her tür din ve inanca sahip olanlar, inanmayanlar, kadın, genç, farklı her türlü birey kimlikleri ve toplumsal gruplar tarafından bu tür dayatmalar ile projeler ret edilmelidir. Laik, demokratik bir eğitimi ve yaşamı savunmak, bir irade ortaya koymak, ses vermek ayrımsız herkesin görevi olmaktadır.

Türkiye, tarihinin en büyük krizlerinden biri yaşanırken, tüm toplumsal kesimler açısından eşitsizlikler gittikçe artmakta, kriz her gün daha da derinleşmektedir. Hak arayışları, yasaklama ve baskılarla engellenmeye çalışılmaktadır. Kamusal alanı dinselleştirerek, Diyanet ve benzeri kurumları devreye sokarak, dini söylem ve pratiklerle muhafazakar kesimleri tevekkül ve şükür ile susturmaya, esas sorunlarından uzaklaştırmaya ve tabanını tahkim etmektedir. Gerçek eşitsizlikleri gözden kaçırarak, sorunların üstünü dinsel söylemlerle kapatarak, toplum içinde karşıtlıklar oluşturmaya, laikliği, seküler yaşamı yok sayarak, toplumu kendi siyasal ve ideolojik yaklaşımına uygun dinsel bir hegemonya oluşturmaya  çalışmaktadır.

Biz, demokrasiden, emekten, barıştan ve laiklikten yana olan, Eğitim Sen, öğrenci velileri dernekleri, Alevi kurumları ve bunu kendisine dert edinen tüm dostlarımızla birlikte, oluşturulmak istenen bu dinsel hegemonyaya karşı 16 Eylül İzmir’de “Laik Yaşam, Laik Eğitim ve Eşit Yurttaşlık” mitinginde olacağız.

Laik, bilimsel ve demokratik eğitim hakkını savunmaya, eşit yurttaşlığı haykırmaya, ÇEDES ve benzeri projelere hayır demeye, okulların dinselleştirilmesine, çocuklarımızın öğretmen yerine imamlarla muhatap olmasına hayır demek için bir aradayız, birlikteyiz. Bu sorun sadece belirli bir toplumsal kesimlerin değil tüm Türkiye toplumunun sorunudur.

Siz değerli basın mensuplarının da bu konularda toplumun daha duyarlı hale getirilmesinde ve İzmir Gündoğdu meydanında sesimizin daha gür çıkması için katkılarınızı bekliyoruz.   

HABER MERKEZİ

Editör: Selda Manduz