Vizontele sinema filmini neredeyse izlemeyen kalmamıştır, televizyonun 1974 yılında Hakkâri'ye gelmesini anlatmaktadır.

Geç de olsa Hakkâri'ye televizyon/vizontele gelmiş ama yıl 2025 olmasına rağmen barış hala gelmiş değil keza sandıkta seçtiği belediye başkanı yerine kayyım ile yönetiliyor.

Sadece Hakkâri olsa "iyi", kayyım bir çok yerde var barış memleketin hiçbir noktasında yok.

Kürtler bir süredir barış diyorlar. Ne barışı diyenler ise "son terörist kalmayıncaya dek sürecek" bir çatışma halini bazen "düşük yoğunluklu savaş " veya "terör saldırıları " olarak ifade ederken "Kürt sorunu yoktur terör sorunu vardır" sözünü hep söylediler. Bir ara "Kürt realitesi" var dediler. Zamanla adına çözüm süreci denilen bir dönem de geride kaldı masa devrildi. Sorunu kabul edip çözme ufku ve planı olmayanlar “Düşünmezsen Kürt sorunu yoktur” bile dediler.

"Ne mozaiği ulan mermer mermer" diyen zihniyetin " ez çöz" çizgisinden kadife eldiven giydiği demir el meclisteki Kürtlerin temsilcilerine uzatıldı, şaşırmayan kalmadı. 'Tokat'tan 'toka'ya geçildi geçilmesine lakin ne kayyımlar durdu, ne soruşturmalar ne tutuklamalar. Toka(t) adeta bir muamma. Bunda bir "bit yeniği" arayanlardan tutun "keramet" arayanlara kadar gündemin en başat sorunu oldu. Yoksulluk, hayat pahalılığı geçim derdinin bile önüne geçtiği oldu.

Kendine Türk milliyetçiliği payesini yakıştıran irili ufaklı faşist parti ve çevreler değişik telden çalmaya başladılar. Umut hakkı"ndan bahsedenlerin karşısında idam ipi sallamakla, süreci baltalamak gibi değişik tavırlar alındı. Adına "Terörsüz Türkiye " dedikleri  bir "kuş" var ortada. Kanatları var uçamıyor. "Radyonun resimlisi " televizyonlar aracılığıyla toplumun aydınlatılması için havanda su dövülüyor.

Barışın nasıl bir şey olduğunu herkes durduğu yerden tarif ediyor.

Mevlana'nın Mesnevî eserinde  geçen meşhur mesel gibi: Bir fili getirip karanlık bir yere koymuşlar. Orada ne olduğunu bilmeyen, daha önce hiç fil görmemiş bir takım insanlara da içeri girip fili tarif etmelerini söylemişler. Herkes filin bir tarafına dokunmuş ve kendisine göre bir tarif yapmış, Birisi filin hortumunu tutmuş, su oluğuna benziyor demiş. Birisi, kulağına dokunmuş, bu hayvan yelpazeye benziyor demiş. Filin ayağını sıvazlayan kişi, bu bir sütuna benziyor demiş. Birisi de filin sırtını ellemiş, bu hayvan tahta benziyor demiş.

Türkiye karanlık bir yer bizler değişik etnik gruplardan ve sınıflardan vatandaşlar ise daha önce hiç görmediği barışı bulunduğu yerden tuttuğu konumdan hareketle tarif etmeye çalışıyor.

Adı konul(a)mayan bir durum var ortada. Açılım değil, süreç değil "yeni paradigma" ... Yeni paradigma ise kim filin neresine dokunmuş ise oradan tarif ediyor.

Bahçeli güzellemelerini bir kenara koyalım diyorum ama nereye koyacağız bilmem. Daha karpuz keseceğiz dercesine "daha barış halayı çekeceğiz", "Türkiye’yi birlikte demokratikleştireceğiz" dediğini duyup da aktaranların sevindirik hallerini nereye koyacağız peki.

Bizim durduğumuz yerden barışın anlamı herkesin farklı herkesin eşit olduğu durum, temel hak eşitliğinin olduğu durumdur. Aksi durum barış değildir. "Çocuğun gördüğü düştür barış", her yerde her vakit "acıları kovmaktır" barış. Korkusuz, kaygısız yaşamaktır.

Çıkarları bir diğerinden farklı olan sınıflarda ise barış hiçbir zaman mümkün değildir. Karşıt sınıflar arasında barış değil savaşım/mücadele esastır. Bahsedilen barışın konusu da burası değildir zaten. Değişik etnik gruplar arasındaki temel hak eşitliği ancak fili tam ve bütün olarak tarif edebilir. Gerisi hikaye...

Halkların eşitliği ve kardeşliğidir mevzu bahis barış meselesi...

PKK liderinin örgütüne  silahları bırakın, kendinizi lağvedin talimatı sonrasında olacaklar merak ediliyor haliyle. Çatışmasız ortam, anaların ağlamaması artık. Kim itiraz edebilir buna. Kim silahları bırakma diyebilir... Hele bir de uyum içinde, karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile oluşturulan ortamda bir mutabakat olursa ne ala...

Vizontele filmine dönersek Hakkâri Belediye Başkanı Nazmi, deli olmayan Deli Emin'inde yardımıyla çalıştırılan vizonteleyi belediyenin önünde toplanan kalabalığa müjdelemek ister.T oplananlardan birinin "vizontele nedir ki" sorusuna "radyonun resimlisidir" , "Zeki Müren'i hem dinleyecek hem de göreceksiniz" der. Vizontele‘de Fikri rolündeki Cem Yılmaz'ın repliği ise akılda kalıcıdır. "Peki Zeki Müren de bizi görecek mi?"

Artık acılara, hasretlere bir nihayet olsun. Alevera dalavere değil barış olsun. Barış da bizi bulsun  bizi görsün istiyorsak eğer, barışın gelmesinin önündeki engellerin, bahanelerin ortadan kalkması için her adım her çaba desteklenmelidir.

Hele bir barış olsun da görelim. Bakalım o zaman Zeki Müren de bizi görecek mi!