“Köyün girişine iki, evin kapısına iki nöbetçi koyar. Herkes yerini alır. Hu deyip kadın erkek korkunun etrafında dönerdik.”
Döner durur hala Mehmet Salim, korku, ürkü nedir bilmeden. Okumayı sevdiği kadar yazmayı da sevdiğine tanığım. Kısa yazmayı kısa konuşmayı uzun uzun ve sesli gülmeyi de çok sever. "Serçenin Kanadındaki Sevinç", öykü kitabı Evrensel Basım Yayım listesinden 2014 yılında çıkmıştı. Sonra "Dar Alanda Uzun Voltalar" 2020'de, "Gardiyanın Aşk Mektupları " 2022 yılında vivo yayınlar içinde yayımlanmıştı. Bu arada Almancadan yaptığı çeviri kitapları ve makaleleri saymazsak Mehmet Salim'in 4. kitabı "Kırlangıçların Gözyaşları ".
Kısa(cık) öykü ve deneme yazmayı seviyor M.Salim, ‘Kırlangıçların Gözyaşları’ önceki üç kitaptan farklı bir mekanda geçiyor. Hapishane avlusuna düşen serçenin hikayesinden, avludaki voltalardan 6 Şubat depremine, Pazacık'ın bir köyüne götürüyor okuyucuyu. Şimdilerde neredeyse sadece yaşlıların kaldığı yada geri döndüğü gittikçe küçülen, önemini yitiren bir nostalji olarak bir çoğumuzun hayatında kalan köyün, köylülerinin hikâyesini anlatıyor/muş gibi gözükse bir anı aktarmacılığı yapmıyor. Gördüğünü, duyduğunu, dinlediğini aklında kaldığı kadarını öznel bir şekilde anlatmak yerine hikayenin mihenk taşını en uygun yerine koyarken olayı, olguyu yeniden kurgulamaktan geri durmuyor. Dar Alanda Uzun Voltalar kitabından biliyorum, müthiş bir gözlem gücüne sahiptir Mehmet Salim. İnsanların kısa portresini çıkarmak her baba yiğidin harcı olmasa gerek. Sıradan bir köylünün kimsenin farkında olmadığı cevherlerini ortaya çıkarmakta mahirdir.
Dahası semah dönmek ,cem yapmak için köyün girişine ve evin kapısına konulan iki nöbetçinin varlığı yüzyılların korkusunu anlattığı gibi inancını koruma ve sürdürme inadını da anlatmıyor mu! "Gece karanlıkta sessizce çarpı konulmuş evlere gündüz aydınlıkta ellerinde baltalar, silahlar, bıçaklarla giriyorlar. Kadın çocuk ayrımı yapmadan bütün sesleri öldürüyorlar. Daha doğmamış çocukların sesleri annelerinin karnında boğuluyor. "1978 Maraş Katliamında açılan derin yara hala kanıyor. Yarayı sarmak yok, yarayı açanlara dokunulmayınca yeni yaralar açılmadı mı! Çözül(e)meyen inanç ve dil sorununa eklenen ekonomik sorunlardan gurbete ,12 Eylül'ün karanlık günlerinden deprem felaketine bir çok konunun hikayesi parça parça ama bağlantılı bir şekilde Kırlangıçların Gözyaşları içinde. Yara demişken kitap içerisinde beni en çok etkileyen "Gülsüm "ün hikayesini yazarın niye böyle kısa tuttuğuna şaşarım . Dört yaşındaki Fatma'nın Gülsüm olmasında hafızada kalan yara izinin hatırlanması ne kadar derin bir acının derin yarayı yeniden kanattığı hikayeyi çok daha uzun anlatabilirdi.
"Köye başka bir yerden gelin geldi Gülizar. Kendisi gibi dili de yabancıydı köylülere. Önce diller birbirine karıştı. Gülizar kendi dilinde anlattı, köylüler dinledi, köylüler kendi dilinde anlattı, Gülizar dinledi. Sohbetler bir dille başlayıp diğer dille bitti. Bazen yanlış cümlede kızıp güldükleri de oldu ama köylülerle Gülizar iki farklı dilde aynı cümlede yan yana yaşayıp durdular."
“Mıttıko, histê da bin de bimêna.”
Kürt dilini bilmeyen biri için anlamak bir yana okumakta bile güçlük çektiği bu cümleleri olduğu gibi almış çeviri yapmadan. Ben de bilmem Kürtçeyi yazara da kızmıyorum neden işimi kolaylaştırmıyor diye. Adam haklı!
Bir an önce sağlığına kavuşmasını dileğiyle…
geçirdiği ağır rahatsızlıktan dolayı yoğun bakımda olan Sırrı Süreyya Önder'i burada anmak gerekiyor. Bizi hem güldürsün hem düşüdürsün yine, yeniden...
Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmasını, Noel’i Süryanice kutlayarak bitiren DEM Parti Milletvekili George Aslan’a gelen tepkiler üzerine Meclis Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, “Hatip Türkçesini önceden söyleyerek kendi dilinde de Noel kutlaması yapmak istiyorum dedi. Ben burada Bakara’dan ayet okudum, biriniz dediniz mi 'Türkçesi ne?' O da kendi dilinde halkını selamladı” dedi.(...)Siz burada diyordunuz ya ‘Ne diyor, bize sövüyor mu acaba?’ İşte, Kürt'ün evladı birinci sınıfa başladığında, öğretmeni konuştuğunda, siz Sayın George Aslan’ın konuşmasından ne anladıysanız, siz Kürtçe konuşan diğer vekillerin konuşmasından ne anladıysanız, bir ilkokul çocuğu da okuma evrenine ilk adım attığında sizin anladığınız kadarını anlıyor.”
Kırlangıçların Gözyaşları yerelde yaşananları evrensel ölçekte önümüze seren denemeler içeriyor. İyi okumalar...
" Afe Xaçe kırk yıldır görmediği çocuğu için, “Ka cakê Mamişî xwa bivine ma enda a bimirım.” diye dövünüyor. "
Bu kadarını anlamak için Kürtçe bilmek mi gerek...