“Ya dışındasındır çemberin/ Ya da içinde yer alacaksın”
Murathan Mungan'ın şiirindeki çembere benziyor yaşadıklarımız. Bütün bir toplum adeta bir çember içinde hapsedilmek isteniyor. Çemberi çizen tek adam rejiminin niyeti işçinin emekçinin gencin daha geniş ve doğru ifadeyle itiraz eden sağ sol demeden herkesin hizaya gelmesi, çemberin dışına çıkmaması çemberi yıkıp atmaması isteniyor.
Boşuna, bu halk faşizme geçit vermeyeceğini gösteriyor. Birlik olmanın ne demek olduğunu mücadele içerisinde görüyor dayanışmayla birliğinin büyük bir güç olduğunu görüyor, gösteriyor.
19 Mart bir başlangıç oldu. Yıllarca ana muhalefet partisi sokaktan korktu, kitlelerin sokak taleplerini "provokasyon olur" korkusuyla öteledi. Yetmedi "bizi sokağa çekmek istiyorlar " diyerek meclis ve sandık muhalefetiyle yetinmeyi bir marifet olarak gördü. Bırakalım işçi/ emekçi, kadın ve gençlerin sokaktan gelen birleşme potansiyeli taşıyan gür seslerini veya kendiliğinden gelişen sokak hareketlerinden ana muhalefetin korkusunun boş bir şey olduğunu anlamadılar. Oysa kendilerinin başlattığı sokak eylemlerinin en önemlisi 25 gün süren 420 kilometrelik "Adalet Yürüyüşü " bile ön açıcı ol(a)mamıştı. Dönemin CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı yürüyüş (bana göre) çok önemli km taşlarından birisiydi.1 Mayıs’lar gibi işçi, genç; sol/ sosyalistlerin gösterisi veya Newrozlar gibi Kürtlerin yoğun katılımla yaptıkları miting ve eylemlerden farklılık gösteren "Adalet Yürüyüşü" eksiklerine rağmen, toplumun hemen her kesiminden katılım ve desteğin bir bileşkesiydi adeta. Adalet ekmek kadar, hürriyet kadar ihtiyaç olmuş. Ancak sonuç alıncaya kadar sürdürme cüreti gösterilememişti.
"Yeni" CHP 19 Mart Darbesinin ardından kendisini sokakta buldu. Sokağın gücünü görmüş gibi bir hatta gidiyor. İyi de yapıyor.2 Nisan tüketmeme boykotu ve belli markaların boykot edilmesi cumhur İttifakı’nın korkusunu, acizliğini de göz önüne serdi.(Hele bir de okullardan meydanlara inen gençliğin yanında/ önünde fabrikalarda şarteli indiren işçilerin genel grevi, genel direnişlerle birleşmesi hayat bulsa seyreyle o vakit şenliği, birliği dayanışmayı, fırtınayı... On yıllar nasıl da sığar günlere haftalara...)
Günlerce süren sokak/meydan mitingleri milyonları bulmuşken bile bitirmemeleri önemli. İstanbul için her hafta bir ilçede yapılacak mitingin ilki belediyesine kayyım atanan Şişli de binlerin katılımıyla başladı. Şişli Belediyesi'ne kayyım atanır atanmaz ilçede bulunan 'Kent Lokantaları'nın kapısına kilit vurmuştu, bölge halkının eylemleri sonuç vermiş lokantaları yeniden açmak zorunda kalmışlardı. Kolay değil her hafta İstanbul'un bir ilçesinde ve illerde miting düzenlemek. Otuz dokuz ilçe var İstanbul'da. Tekrara düşmeden, yormadan, bıktırmadan eylemleri sürdürüyor ol(a)bilmek bu memlekette henüz görülmüş şey değil, imkansız da değil. Hürriyet ve adaletin kırıntıları kalmayacağını gösteren gözaltı ve tutuklamalar artık heybedeki turpların çokluğundan değil buz dağının görünen kısımları olarak ifade edilirken korkunun yaygınlaştırılması hedefleniyor. Ancak hayat pahalılığı devam ediyor, yoksulluk derinleşiyor, toplumun üzerindeki ölü toprağı da atılıyor. Az şey mi bütün bunlar...1 Mayıs hazırlıkları içerisinde esen bu rüzgarı heba etmeden ekmek ve hürriyet taleplerini adalet ve barış talepleriyle birleştirenler kazanacak...
"Bu memleketin vicdanı bitmemiş "
Bu sözleri İBB genel sekreter yardımcısı Mahir Polat tutukluluğu ev hapsine çevrildiğinde söyledi. Hastalığı bilinmesine rağmen tutuklanması O'nun ve diğer tüm tutsakların şahsında topluma bir gözdağı vermek olduğu ayan beyan ortada duruyorken dayanışmanın gücünü de gösteriyor. Mahir Polat, bu dayanışmaya memleketin vicdanı derken haklı ancak memleketi yönetenlerin de bir o kadar vicdandan uzak davranışlarını da gözden kaçırmamak lazım gelir. Mahir Polat kalp ve tansiyon hastası olarak ev hapsine alınıyor. Özgür değil yani tedavisi için bile hastaneye gitmek yerine bu süreyi hapishane yerine evde geçirecek. Kötünün iyisine seviniyoruz, ne halde memleket! Hapishanelerde bulunan tüm hasta tutuklu ve hükümlülerin de ev hapsine alınmasını talep etmek Mahir Polat için süren kampanyanın tüm hasta mahpuslar için devam etmesi de elzem. Vicdanları bir nebze de olsa rahatlatacaktır.
Üniversiteli gençler hapiste, bir kısmı da ev hapsinde, okullarda sınav dönemi hapistekiler, ev hapsindeki öğrenciler sınava giremeyecek. Cahilin ferasetine inananların umurumda mı!
Gazeteciler hapiste her gün yenileri gözaltına alınıyor, Kürt meselesinin çözümünü kendilerine dert edinenler hapiste, devrimciler hapiste, seçilmiş belediye başkanları hapiste, öğrenciler hapiste, muhalifler hapiste. Memleketin geri kalanı ya açlık içinde ya yarı açık hapishanede... Bütün bunlar faşizmi tahkim etmenin habercisi olduğu kadar karanlığı yenecek fırtınanın da habercisi.