Güney Kore yapımı olan dizi hayatta kalma mücadelesi veren 456 yarışmacının ölümcül bir oyun içerisindeki dramatik mücadelesini anlatıyor.

Koreli yazar ve dizi yapımcısı Hwang Dong-hyuk tarafından yaratılan dizi, gerçek hayatların da borca batmış ya da maddi sıkıntılar içindeki yarışmacıların, “nasıl olsa ödülü kazanırsam kurtulurum bu hayattan” diyerek kendi hayatlarını riske atıp oynadıkları çocuk oyunlarını konu edinen distopik bir evren. Oyunu kaybedenin oracık da kurşuna dizildiği bu yarışma 6 oyundan oluşuyor. Oyunun sonunda 456 yarışmacıdan sadece 1 kişi hayatta kalacak ve büyük ödülün (45.6 milyar Won) sahibi olacak. Dizi ilk bakışta adeta çocuk oyunlarından ibaret basit bir kurguya sahip.

Özellikle sonraki bölümlerinde büyük ilgi çeken dizi ilk sezonu 3 aylık periyot da 265 milyon izlenme sayısıyla Top 10'da ilk sıraya yerleşti. Dizinin üçüncü ve son sezonu ise 27 Haziran 2025'de yayınlandı ve ilk 3 gün 60 milyondan fazla izleyici sayısına ulaştı.

Sg3

Kuşkusuz kurgusal olarak çocuk oyunlarından oluşan ve distopik bir kurgu içinde insanların hayatta kalma mücadelesini anlatan böyle bir dizinin bu kadar izlenmesinin belli nedenleri var. Sinema ya da dizi sektöründe hayatta kalma mücadelesi temalı çok sayıda dizi ya da film mevcut fakat bu kadar büyük bir izlenme sayısına ulaşanı pek az bulunuyordu. (Belki Güney Kore'deki modern eşitsizlik ve sömürüyü anlatan Parazit filmi bunun istisnası olabilir)

Burada belirtilmesi gereken bu ölümcül hayatta kalma mücadelesinin kapitalizm ve yaşadığımız hayatla ilişkilendirilmesi ve filmin yönetmeni Hwank Dong-hyuk'un kamera arkası çekimlerinde bunu itiraf etmesi. Yönetmen Hwang diziyi uzun bir süre yayınlayacak platform aradıklarını sonunda Netflix'in bunu kabul ettiğini söylüyor. Netflix yetkilileri ise Asya ülkelerine genişleme politikası gereği yapımı kabul ettiklerini, dizinin hiç beklemedikleri bir üne ve izlenme oranına sahip olmasından çok memnun olduklarını ifade ediyor. Yedisinden yetmişine herkesin büyük beğenisini toplayan dizi aynı zamanda oldukça cesur sahnelere sahip. Yani öyle ki özellikle 16 yaşın altında izlenme oranları çok yüksek olan dizi kan, şiddet ve ölüm sahneleriyle oldukça sıradışı. Burada durup spoiler vermeden şunu ifade edelim; bu dizi ölümcül hayatta kalma mücadelesi içindeki insanların bitmek bilmeyen hırsları, doymamışlıkları, bencillikleri, grup içindeki olumsuz davranışları, dayanışma duygusundan yoksunlukları, vicdansızlıklarını verirken izleyiciyi de içine çeken ve onunda kendini bir yerde sorguladığı ve egosuyla baş başa bıraktığı bir anlatıma sahip. Tabi izleyenin diziden ne anladığı ya da ne aldığı kendini ilgilendiriyor ama yönetmen Hwank'ın dizi sonundaki açıklamalarından bunu anlamak mümkün.

Dizinin başrolünde oyuncu Lee Jung-jae nam-ı diğer Gi-hun gerçekten performansıyla göz dolduruyor. İlk sezondaki amansız ölümcül mücadeleden galip çıkan Gi-hun kazandığı milyonlara rağmen o uçağa binmeyerek sırtını ülkesine dönüp gitmeyecek, ölen 455 kişinin ve öldürülecek olan daha binlerce insanın intikamını almak ve bu katliama dur demek için tekrar mücadele edecekti.

Sa1

Gi-hun dizinin başrol oyuncusu fakat onun dışında yine yönetmen Hwang'ın başarıyla yarattığı dizinin 2. ve 3. sezonunda boy gösteren bir karakter daha var. Aynı zamanda bir trans birey olan “Numara 120” yani Cho Hyun-ju. Bu karakteri oynayan oyuncu aslında bir cisgender yani trans olmayan bir erkek. Güney Kore ordusun da eski bir asker olan Cho Hyun-ju cinsiyet onaylama ameliyatını desteklemek ve bir kathoey (transeksüel) olarak yaşamak için Tayland'a taşınmak amacıyla para kazanmak için Squid Game'e katılır. Yönetmen Hwang, Güney Kore'de bir trans oyuncu bulmanın zorluğundan bahsediyor. Karakteri oynayan oyuncu orjinal ismiyle Park Sung-hoon, oynadığı karakteri doğru şekilde canlandırmak için uzun süre trans bireylerle çalıştığını ifade ediyor.

Dizide ayrıca Şaman bir kadın karakter var. Seon-Nyeo. Bu karakter uyguladığı ritüellerle kaderciliğin ve tanrısal iradenin her şeyi çözeceğine inanıyor ve çevresinde bir grup insanı toplamayı başarabiliyor. Aynı ülkemizi de saran dinci gericilik ve tarikatlaşmanın Şaman bir karakterde vücut bulmuş hali gibi. Dizinin sonraki bölümlerinde çıkarcı bencillikle dinci kaderciliğin günün sonunda nasıl örtüştüğüne dair sahnelerini de izleyebiliyoruz. Bu açıdan yönetmen Hwang dizideki birçok karakterini adeta nakış işler gibi işlemiş diyebiliriz.

Burada durup bir şey söyleyecek olursak, Cho Hyun-ju karakterinin (trans) Gi-hun'dan sonra dizinin en önemli ikinci karakteri olduğunu net olarak söyleyebiliriz. Kimisi için ikincil karakter Front Man (lider olan kötü karakter) olabilir fakat Cho Hyun'u ifade eden iyi niyet, dayanışma, vicdan ve kendini başkası için feda etme duygusunun bir trans birey üzerinden anlatılması ise tüm homofobik önyargıların ne kadar gereksiz ve gayri insani olduğunu da bize bir kez daha gösteriyor. Ona bir mide bulantısı ve iğrenmişlikle bakan diğer oyuncuların ise kendi bencil dünyaların da nasıl yozlaşmış bir şekilde savrulduklarını da oldukça iyi gözlemleyebiliyoruz.

Yönetmen Hwang, Gi-Hun da karakterize edilen “iyi niyetli aklı, bencil olmayan, herkes için, hepimiz için düşünmeyi, kamusal aklı ve vicdanı” bizzat Park'ın kendisinde de görmemizi sağlıyor. Erich Fromm'un da dediği gibi “ancak kendinden bir şeyler verebilen insanlar zengindir” diyen aklın gerçek iki temsilcisini görüyoruz. Kötücül karakterlerin iyicil karakterlerle dolayımsız bir karşılaştırması izlediğimiz aslında.

Kırmızı takımla mavi takım arasındaki fark ise bu iki kampın doğrudan çarpışması şeklinde tezahür ediyor. Her an gözü doymaz bir hırsla oyunun devamından yana oy kullanan, öldürmeyi sorgusuz sualsiz kabul eden bir bencillikle; arkadaşının iyiliği ve mutluluğu için gerekirse bir takım gibi çalışabilmeyi seçen, sorunlara birlikte çözüm üreten iki farklı ahlâkın gerilimli mücadelesi izlediğimiz...

Sg4

Değinmeden geçmeyelim dizide kırmızı giyimli maskeli askerler dışında VIP isimli bir zenginler kulübü var. Bunlar tüm bu organizasyonu düzenleyen esas planlayıcılar. Her biri oyunu aşağılık alaycı bir zevkle localarından izliyorlar. Bunları bugünün “modern burjuvazisi” olarak tanımlarsak yanlış olmaz sanırım. Bugünün dünyasında bir avuç zenginin koca gezegeni ne hale getirdiğini düşünürsek filmde var olan bu nedensiz absürtlüğün ve yüzlerce insanın acı çekerek ölümüyle sonuçlanan korkunç sonun gerçeğin bir çeşit kurgusal hali olduğunu da söyleyebiliriz. Nitekim bölümlerden birinde VİP'lerden biri bunu açıkça itiraf ediyordu:

“Onlar zaten bitmiş hayatlarını kurtarmaya çalışan birer ölü”

Buradan yola çıkarak Richard Sennett, modern kapitalizmin kabulüyle bilinen dinci ve çıkarcı aklın temsilcilerine yani günümüzün VİP'lerine Ten ve Taş isimli kitabında şöyle diyordu:

“Hristiyan otoriteleri kurbanı bir et parçasına dönüşmeden önce işlediği günahların büyüklüğünü itiraf etmeye zorlamaya çalışıyordu; işkencenin dini ve bir anlamda hayırlı bir amacı vardı, suçluya Cehennem'in derinliklerinden kurtulmak için günahı itiraf etme ayinine katılma konusunda son bir şans sunuyordu”

Yönetmenin ve dizinin anlatmak istediği, aslında bugünün dünyasını ifade eden ve sadece kendi çıkarı için yaşayan, dayanışmadan yoksun, gözü doymaz bir hırsla her şeye sahip olma güdüsüyle donanmış bu kötücül aklın kapitalizmin bizzat kendisi olduğunu bilmemizi sağlaması. Bu açıdan değerlendirdiğimizde Squid Game oldukça başarılı bir yapım olmuş. İyi seyirler...