Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski danışmanlarından İlnur Çevik’in Halk TV’de yaptığı açıklamalar dikkat çekiciydi. Ona göre, mevcut sistem öylesine Erdoğan’a göre inşa edilmişti ki, bu düzende Erdoğan’ın dışında kimse ülkeyi yönetemez(miş). Öyle ki, AKP içinden dahi yeni bir lider çıksa bile bu sistemi idare edemezmiş. Danışmanlık görevi sona ermiş olsa da, Çevik’in bağlılığı sarsılmamış gibi görünüyor.
Ancak burada meselemiz İlnur Çevik değil. Bu açıklamalar, 2018 Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde sıkça gündeme gelen bir figür olan Muharrem İnce’yi hatırlattı. İnce’nin o dönem dilinden düşürmediği bir atasözü hâlâ aklımda:
“Bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir komutanı, bir komutan bir orduyu, bir ordu koca bir ülkeyi kurtarır.”
Bu söz, basit bir öğüdün çok ötesindeydi. İnce, kendisini o “bir çivi” olarak konumlandırıyordu. Ülkeyi kurtaracak yeni tek adam olma iddiasıyla yola çıkmıştı. Ama olmadı — neye niyet, neye kısmet.
FARKLI BİR SİYASİ KİŞİLİK
Muharrem İnce’nin siyasi kişiliği en başından beri farklıydı. Bir yandan partisinde genel başkanlığa göz koyan bir figür, diğer yandan hükümete karşı en sert muhaliflerden biri olarak öne çıktı. Ancak zamanla öyle bir noktaya geldi ki, iktidara muhalefet ederken asıl mesaisini muhalefetin kendisine harcar oldu.
Kendi partisini kurdu: Memleket Partisi. Fakat beklenen çıkışı yakalayamadı. Bu yeni yolculuk, ona siyasetteki sınırlarını gösterdi. “Boyunun ölçüsünü aldı” demek, sanırım çok da haksız olmaz. Ve sonunda dönüp dolaşıp yine geldiği yere — CHP’ye — geri döndü. Geri dönüşünü H.H. Korkmazgil'in Acıyı Bal Eyledik şiirini okuyarak süsledi. Şiirden esinlenerek söyleyeyim:
“Bir gitti bin gelemedi, bir geldi.
Ezildi un geldi nihayet.”
Bu dönüş, dışarıdan bakıldığında bir tür “küllerinden doğuş” ya da “siyasi olgunlaşma” olarak da yorumlanabilir mi? Aynı zamanda, geç gelen bir pişmanlık ve kaçırılmış fırsatların burukluğudur belki de.
İktidara muhalefet, partiye muhalefet, parti içi liderliğe muhalefet… Aziz Nesin'in ünlü öyküsündeki karakter “Muhalif Kadrefendi” mübarek! Kısacası İnce, muhalefeti seviyor. Ama liderliği de istiyor. Ne var ki liderlik sadece muhalefet etmekle gelmiyor.
2018 seçimlerinde, daha sonuçlar netleşmeden bir gazeteciye attığı “Adam kazandı” mesajı hâlâ hafızalarda. Oysa aynı İnce, seçimden önce YSK önüne avukat ordusu yığacağını söylemişti; seçimin ertesi gün ortada yoktu.
GÜÇ ZEHİRLENMESİ VE YOL AYRIMI
O dönem partinin oyundan fazla aldığı oyu — daha doğrusu tek adam yönetimi karşısında ana muhalefetin adayının kim olduğundan bağımsız olarak adaya verilen oyu — kendisine saydı. (2023 Seçiminde de Kılıçdaroğlu da aynı şeyi söyledi.) Bu “performans”, onda bir tür güç zehirlenmesine yol açtı. Genel başkanlık beklentisi karşılanmayınca yeni bir yol çizmek istedi. Ama yolun sonunda yeniden CHP çıktı karşısına.
CHP’ye dönüş sürecinde, iktidara çok yakın medya da boş durmadı. Yeni Şafak gazetesi, İnce’nin geçmişteki sert söylemlerini yeniden gündeme taşıdı:
“Tencere iktidarı yıkar, doğrudur. Ama güvenlik tencereyi yıkar. Sen FETÖ’yle PKK’yla ilişkini böyle yavşak bir ilişki içinde olursan, bu millet dolar 100 lira olsa bile yine sana oy vermez...”
Bu sözler sadece üslup açısından değil, içerik açısından da düşündürücü. Çünkü bugün iktidarın bile kaçındığı türden keskinlikte bir dil içeriyor. Dolar 100 lira olmadı belki, ama 30'u geçti. Ve o "millet" hâlâ çözüm arıyor.
ÇİVİNİN HİKÂYESİ
Muharrem İnce, Türkiye siyasetinin en dramatik ve en dalgalı karakterlerinden biri. Cesur ama istikrarsız, dışa dönük ama sürekli savrulan bir profil. Halkta bazen heyecan uyandırsa da, kurumsallaşma konusunda hep tökezlediği açık. Ve belki de bu yüzden, o “bir çivi” meselesi sadece mecaz değil, aynı zamanda ibretliktir. Zira yanlış yere çakılan bir çivi, yalnızca nalı değil; atı da, komutanı da, orduyu da yere serer.
Kimi zaman çivinin nerede, ne zaman çakıldığından çok, hangi duvara çakıldığı belirleyicidir. Eğer o duvar zaten yıkılmaya yüz tutmuşsa, çivi de kimseyi kurtaramaz.
Bu yazı bir kişiyi hedef almak ya da yüceltmek niyetinde değildir. Ancak Türkiye siyaseti, karakterleriyle birlikte okunmadan anlaşılamaz. Muharrem İnce, bu karakterlerin en renkli, en çelişkili olanlarından biridir. Onun hikâyesi, yalnızca kendi serüvenini değil, muhalefet partilerinin iç tutarsızlıklarını ve kişisel hırslarla kolektif mücadele arasındaki gerilimi de gösterir.